Gündemde olduğu ilk günden beri güvenliği ile ilgili sorunlar yaşayan Facebook'u 16 adımda daha güvenli bir hale getirebilirsiniz.İşin püf noktasında ise şu yatıyor.Bilgisayar korsanları ve art niyetli kişiler Facebook'un güvenliğini geçmek,sistemi hacklemek yerine,zihnimizi hacklemeyi tercih edeceklerdir.
Adım 1:
Facebook'a üye olurken normalde kullandığınız mail adresi ile kayıt olmayın.Bu sayede mail adresinize ulaşacak kişilerin sizi kendi reklam alanlarına yönlendirmesinin önüne geçmiş olursunuz.Kendi sitelerine sizi Facebooktan çaldıkları mail adresi ile kayıt yapamazlar.
Adım 2:
Facebook'a üye olurken size ideolojik dünya görüşünüzü ve dini inancınızı soracaktır.Bu alanları kesinlikle boş bırakın.Ya da bilgi kirliliği oluşturarak yine gerçek kimliğinize insanların ulaşmasının önüne geçin.
Adım 3:
Fazla fotoğraf koymak yerine insanların sizi tanıması için yeterli olacak görsel dökümanı siteye ekleyin.Bu sayede kötü niyetli kişilerin kendi sitelerinin veritabanlarında sahte hesaplar oluşturarak hem sizin üzerinizden para kazanmalarını,hem de tacize uğramanızın önü kesilmiş olur.Çünkü bu tür sitelerde geniş görsel dökümana sahip olmayan profiller sahte hesap görüntüsü vermektedir,dolayısı ile site sahipleri size ait içeriği Facebook üzerinden kopyalama gayretine girmeyeceklerdir.
Adım 4:
Bir kişiyi arkadaş olarak eklerken,kesinlikle arkadaşlık detayı belirtmeyiniz.Bu bilgisayar korsanları açısından bulunmaz bir nimettir.Çünkü eğer "A" kişisine akrabalık veya yakın ilişkide olduğunu belirten "B" kişisini bilgisayar korsanları farkederse bu isim üzerinden A kişisi ile MSN,GSM gibi farklı noktalardan irtibat sağlamayı seçeceklerdir.Örneğin size farklı bir MSN adresi veya telefon numarası üzerinden "Merhaba A ben B yeni iletişim adresim bu,lütfen kaydet" mesajını bırakarak kısa bir süre içerisinde de sizden alması gereken materyali veya bilgiyi alabilir.
Adım 5:
Arkadaşlık talebini onaylayacağınız hesapların kişisel olduğundan emin olun.Örneğin "İstanbullular","Zeki Müren Sevenler" gibi belli düşünce ve ortak noktayı belirtmeye yönelik açılmış kişisel hesapları onaylamayın.Bunun yerine bu tarzdaki grupların davetlerini kabul etmeniz bilgilerinizin güvenliği açısından önemlidir.
Adım 6:
Size mesaj gönderen kişiyi tanımıyorsanız,ne olursa olsun cevap göndermeyiniz.Bilgisayar korsanları sizi tuzağa düşürmek için şu tarz mesajlar göndermeyi deneyeceklerdir. "Merhaba,tanışıyormuyuz?","Beni eklemişsiniz ama tanıyamadım","Siz şu lisede okudunuz mu?" vs.Kısacası sizin tek kelime ile bile cevap vereceğiniz her ihtimal onlar için önemlidir.Çünkü Facebookta bir kişiye mesaj gönderdiğiniz anda profiliniz o kişiye kısıtlı olarak 1 aylığına açılır.Dolayısı ile art niyetli kişi fotoğraflarınız başta olmak üzere sizinle ilgili istediği dökümanı kopyalayabilir,kendi çıkarları için kullanabilir.
Adım 7:
Siyasi,ideolojik ve dini gruplara üye olunmamalıdır.Bu sizin,kötü niyetli kişiler tarafından fişlenmenize sebep olabilecek bir harekettir.Özellikle güncel toplumsal olaylarda kişinin fikrini öğrenmek için olayın üstünden çok geçmeden kurulan gruplar ve gelen davetlere soğukkanlı davranmalı,duygusal davranarak renginizi belli etmemelisiniz.
Adım 8:
Yükleyeceğiniz ek uygulamalar ile bilgilerinizin,uygulama sahibine bilgilerinizin gideceğinin bilincinde olun.Güvenmediğiniz ek uygulamaları yüklemeyin.
Adım 9:
Eğer çok fazla gruba üye olmak istiyorsanız bilgi kirliliği yapın yakın olmadığınız legal görüşlerin gruplarına kaydolun.Bu sayede doğruyu yanlışların arasına gizleme imkanı bulabilirsiniz.
Adım 10:
Status yani durum bilgisi yazdığınız yere o an bulunduğunuz konum veya kısa süre içinde yapacağınız işler hakkında bilgi vermeyiniz.Bilgisayar korsanları bunu sizinle irtibat kurmak için kullanacaktır.Sizinle arkadaş listenizdeki biri gibi sahte bir iletişim adresinden irtibat kurarken bu anlık istihbarat bilgisini kullanabileceklerdir.
Adım 11:
"Bu resmi şu kadar kişiye yollayın,şu olacaktır"tarzında ki mesajlara itibar etmeyiniz.
Adım 12:
Facebookta siyaset kokan her türlü uygulamadan uzak durunuz.Ek uygulamalar ile sayfanıza eklenecek siyasi anketlere oy vermeyiniz.
Adım 13:
Tanımadığınız kişilerden gelen arkadaşlık taleplerini reddettikten sonra Privacy bölümünden kişiyi engelleyin.Bu sayede kişinin size sürekli arkadaşlık talebi göndermesinin önüne geçebilirsiniz.
Adım 14:
Fotoğraflarınızı yüklerken albümün herkese açık özelliğini sadece arkadaşlarınıza açık hale getiriniz.Bu sayede art niyetli kişilerin fotoğraflarınızı kopyalamasının önüne geçebilirsiniz.
Adım 15:
Fotoğraflarınızı yüklerken toplu değil tek tek yüklemeye özen gösterin.Facebook fotoğrafların yüklenme anına göre bir numara vermektedir.Numaraların peşpeşe olması istemediğiniz kişilerin fotoğraflarınıza ulaşabilmesi riskini taşımaktadır.
Adım 16:
Turkiye Cumhuriyeti aleyhinde organize olarak çalışan illegal bir oluşum veya kişisel bir hesap ile karşılaştığınızda kişisel olarak muhattap olmayın.Sayfayı ihbar ederek Facebook yönetimine şikayet edin.Bu illegal oluşumların hedefi radikal grupları kendilerine çekmek,onların bilgilerine erişmek,toplumsal gerilimi yükseltmektir.Zaten sayıca çok az olan bu kişilerin tuzaklarına düşmeyin.
Facebook'u güvenli hale getirmek için bu önlemler şu an yeterli gözüküyor.Ama ilerleyen günler ne getirir,hep beraber bekleyip göreceğiz..
26 Kasım 2008 Çarşamba
25 Kasım 2008 Salı
BILISIM SUCLARI VE CEZALARI
Adware nedir?
Kendi yazdığı programı satmak yerine, belirli firmalar tarafından sağlanan reklamları programın içine gömerek kullanıcıya sunan programların genel adı "adware" dır. Bu programların en belirgin özelliği ücretsiz olarak dağıtılması ve programı yazanın kazancını sizin bilgisayarınızda bu reklamları göstermesi ve sizin de gördüğünüz reklamları tıklamanızdan sağlamasıdır.
Spyware nedir?
Adware' den farklı olarak, kullanıcının bilgisayarında hem belirli firmaların reklâmlarını görüntüleyip hem de bir iz kontrol mekanizması oluşturan programlara "Spyware" denir. Adware' den en belirgin farkı sizin bilgisayarınızda ne yaptığınızı ve bir kısım kişisel bilgilerinizi (hangi sitelere giriyorsunuz, ne tür içerik sizin ilginizi çekiyor, kredi kartı numaranız nedir, internet şifreleriniz nedir vs.) daha önceden belirlenmiş bir sunucuya, internete bağlandığınız zamanlarda gönderen (bir noktada sizin bilgisayarınızda ajanlık eden) programlardır.
Malware nedir?
"Malicious software" 'in kısaltılmasıdır. Virüsler, trojanlar ve istenmeyen kötü niyetli kodların genel adıdır. Truva ati olarak da bilinen virüsler bu kategoriye girerler. Bir programın eklentisi olarak gelebileceği gibi, girmiş olduğunuz enfekte olmuş bir web sitesinden de sizin bilgisayarınıza yüklenebilir
Dialer nedir?
Dialer programlar bilgisayarınızın internet bağlantı ayarlarını değiştirerek sizi ödemeli bir telefon hattına yönlendiren programlardır. Siz bu dialer programlar bulaştığı esnada her zamanki gibi internete bağlanırken eve şişik bir telefon faturası gelince şoke olursunuz, çünkü faturanız birden belki de 10 katı ile artmıştır. Bunun nedeni bu bilgisayarınıza bulaşan dialer programlar internete bağlandığınız numarayı biraz önce belirttiğimiz gibi ücretli bir yurtdışı hattı veya 900lü bir hat ile değiştirip sizi her internete girişinizde bu ücretli hatlar aracılığı ile internete bağlamıştır.
Virus nedir?
Virüsler birer programdır. Fakat kendi kendilerini kopyalarlar, bir yerden bir yere bulaşırlar. Bilgisayarınız çalıştırıldığında otomatik olarak faaliyete geçerler. Bir virüsün bir diğer dosyaya veya sürücüye geçmesi çok kolaydır. Örneğin virüslü bir disket bilgisayara takıldığında disketin içinde hangi dosyaların olduğuna bakıldığında yani "dır" yazılıp enter tuşuna basıldığında virüs anında bilgisayarınıza bulaşabilir.
Macro virüsü nedir?
Bilgisayarınızda kullanıdığınız bazı paket programların, eksik kaldığı yada ihtiyazınızı karşılayacak şekilde bu kullanılan temel programa yardımcı olarak geliştirilen programlar vardır. Bu yardımcı programın yazım dilinde temel programla aynı olur. Bunun gibi bazı paket programların "Macro" adı verilen yardımcı paketlerle yazı yazma, işlem yapma, tablo oluşturma gibi temel bazı çaılşmalar sırasında birçok işlemleri otomatik ve daha kolay yapmanızı sağlayabilir. Programların bu özelliğini kullanarak yazılan virüslere "macro virüsleri" adı verilir. Bu virüsler, sadece hangi macro dili ile yazılmışlarsa o dosyaları bozabilirler. Macro virüsleri hangi temel programa ek olarak yazılmışlarsa o programı her çalıştırmanızda aktif hale geçer ve ilgili programların kullandığı bazı tanımlama dosyalarına da bulaşmaya çalışır. Böylece o programla oluşturulan her dökümana virüs bulaşmış olur.
Trojan horses (Truva Atları) nedir?
"Truva Atı, bir program içinde gizlenen ve bilgisayarınızda gizli İşlevler yapan bir virüs programıdır.Truva Atları genellilkle, e-postaların içine yerleştirilerek yollanır. İçine saklandığı program çalıştırılcaya kadar aktif hale geçmezler. Truva Atı aktif hale geçince, bulunduğu sistemdeki korunmasız host ve serverlar hakkındaki bilgilerin tamamını ya kendi içinde kaydetmeye başlar. Yada bu virüslerin özelliği gereği bulaştığı bilgisayarları uzaktan erişime uygun hale getirdiğinden, elde ettiği bilgileri başka bir bilgisayara internet yoluyla gönderir. Bu virüsü bilgisayarınıza yerleştiren kişi, uzaktan erişim suretiyle sizin bilgisayarınızın içine çok rahatlıkla girerek, dosyaların açarak içeriğinde değişiklik yapmak, dosya silmek, sizin dosyalarınızı kendi bilgisayarına kopyalamak, e-postalarınızı okumak, CD-ROM' u açıp-kapatmak, varsa internet bankacılığı veya kredi kartı bilgilerinizi kopyalamak gibi sizin bilgisayarınızda yapabileceğiniz bütün işlemleri yapabilmektedir. Kısacası, Truva Atı bulaşan bir bilgisayarın, biri siz diğeri de uzaktan erişim metoduyla bilgisayarınıza giren kişi olmak üzere iki kullanıcısı olur. Zekice yazılmış bir Truva Atı, kendisini asla belli etmeyeceği ve hiçbir iz bırakmayacağı için, onun nerede olduğunu bulmak gerçekten çok zordur ve profesyonellik gerektirir.
Logic Bombs (Mantık Bombası) nedir?
Mantık Bombaları, herhangi bir programın içerisine yerleştirilen virüs programlarıdır. Bazı şartların sağlanması durumunda patla yani çalışmaya başla sisteme zarar verirler. Çernobil virüsü buna çok iyi bir örnek olabilir. Bombalar, tüm dosyaları ve bilgileri silebilir veya sistemi göçertebilir.
Trap doors (Tuzak Kapanları) nedir?
"Tuzak kapısı ya da arka kapı, bir sistemin yazılımını yapan kişi tarafından, yazılımın içine gizli bir şekilde yerleştirilen bir virüs yazılımıdır. Bu programın çalıştığı bilgisayara virüsü yerleştiren kişinin, uzaktan erişim yöntemiyle sistem koruyucularını aşarak sızması mümkündür.
Exploit (Sömürmek) nedir?
İşletim Sistemleri ve bazı programların açıklarını bulup bu açıkları kötüye kullanma yöntemine "exploit" deniliyor. Exploit'ler ile sistem şifreleri görülebilir, sistemler hakkında bilgiler elde edilebilinir. Exploitler sistemin olağan olarak çalışmasına engel olurlar ve sisteme dışardan kod göndererek sistemi normal olarak çalıştığına ikna ederler ve genelde de yetkisiz erişim için kullanılmaktadır. Bu tip virüsler, bulaştıkları bilgisayarın hafızasında bulunan e-posta adreslerinin hepsine o bilgisayar üzerinden e-posta göndererek virüsün diğer bilgisayarlara da bulaşmasını sağlarlar. E-maili alan kişi, gelen mailin daha önceden haberleştiği ve tanıdığı bir kişiden geldiğini görerek maili açmakta hiç tereddüt etmez ve kendi bilgisayarına da virüsü bulaştırır. Virüs bu bilgisayar üzerinde de ayanı işlemi tekrarla yayılmaya devam eder. Bu tip virüslerin birçok kullanıcıya hitap eden serverlara bulaştığını düşünürsek, servera bağlanan her bilgisayara bu tip virüslerin bulaşması ile bir anda birçok bilgisayar zarar görmektedir.
Worms (Solucan) nedir?
Solucan da, virüs gibi, kendisini bir bilgisayardan diğerine kopyalamak için tasarlanmıştır ancak bunu otomatik olarak yapar. İlk olarak, bilgisayarda dosya veya bilgi ileten özelliklerin denetimini ele geçirir. Solucan bir kez sisteminize girdikten sonra kendi başına ilerleyebilir. Solucanların en büyük tehlikesi, kendilerini büyük sayılarda çoğaltma becerileridir. Örneğin bir solucan, e-posta adres defterinizdeki herkese kopyalarını gönderebilir ve sonra aynı şeyi onların bilgisayarları da yapabilir. Bu, domino etkisinin getirdiği yoğun ağ trafiği işyeri ağlarını ve Internet'in tümünü yavaşlatabilir. Yeni solucanlar ilk ortaya çıktıklarında çok hızlı yayılırlar. Ağları kilitlerler ve olasılıkla sizin ve başkalarının Internet'teki Web sayfalarını görüntülerken uzun süreler beklemenize yol açarlar.
Truva atı nedir?
Mitolojideki Truva atı nasıl bir armağan gibi görünüp, aslında Troya kentini ele geçirecek Yunanlı askerleri taşıyorduysa; bugünün Truva atları da yararlı yazılımlar gibi görünen bilgisayar programlarıdır, ancak güvenliğinizi tehlikeye atar ve pek çok zarara yol açarlar. Yakın geçmişteki bir Truva atı, Microsoft güvenlik güncelleştirmeleri olduğu iddia edilen eklerin bulunduğu bir e-posta görünümündeydi, ancak ekteki dosyaların virüsten koruma ve güvenlik duvarı yazılımlarını devreden çıkarmayı hedefleyen virüsler olduğu ortaya çıktı.
Kötü niyetli yazılımların genel bir listesini yaparsak:* sisteminizden dışarı telefon çevirisi yaparlar (auto-dialer - otomatik çevirici)* sisteminizi uzaktan yönetirler (remote control - uzaktan kumanda)* özel bilgilerinizi toplarlar (spyware - casus yazılım)* istenmeyen pencereler gösterirler (adware - rahatsız edici reklâm)* hangi tuşlara bastığınızı kaydederler (keyloggers - tuş kayıtçıları)* sisteminize sessizce girer ve tamamen ele geçirirler (rootkit)Yukarıda saydıklarımız ve bunların dışında teknikler her geçen gün büyük bir hızla çoğalıyor ancak bir bu yazıda kötü niyetli yazılımların en yaygın iki türünü inceleyeceğiz.
Rahatsız Edici Reklâmlar (Adware)
Rahatsız edici reklâmları (adware) kısaca tanımlamak gerekirse üzerinde bulundukları bilgisayara özel reklâmlar göstermek için tasarlanmış yazılımlardır. Nedenler durumdan duruma değişebilir fakat son kullanıcının yaşadığı sıkıntılar aşağı yukarı aynıdır. Rahatsız edici reklâmlar aynı zamanda üzerinde bulundukları sistemdeki kişisel veya istatistiksel verileri sahibinin bilgisi ya da izni olmadan üçünü kişilere gönderebilirler. Bu tür yazılımlar size istemediğiniz bilgiyi göstermek aşamasından sizin izniniz olmadan kişisel bilgilerinizi başkalarına açmak konumuna geçtiklerinde kötü niyetli olarak tanımlanabilirler.
Sık karşılaşılan rahatsız edici reklâmlar:
* Masaüstü arama yardımcıları veya indirme yöneticileri
* İnternet alış-veriş veya araştırma yardımcıları* İmzalanmamış ActiveX denetimleri veya eklentiler
* İnternet gezdikçe para ödeyen reklâm uygulamaları
* Uygulama tarafından eklenen araç çubukları
* Gerçek zamanlı hava durumu raporu sunan araçlar
Rahatsız Edici Reklâmların Etkileri
Rahatsız edici reklâmlar, bulunmaları ve temizlenmeleri sırasında kaybettirdikleri zaman nedeniyle ve tekrar gelmelerini engellemek için satın aldığınız yazılımlar nedeniyle size para kaybettirirler. Bir ya da birkaç bilgisayarı olan ev kullanıcıları için bu durum çok önemli olmayabilir fakat büyük firmalar açısından düşünüldüğünde bu tür yazılımlar gerçekten büyük masraflar açabilirler. Rahatsız edici reklâmlar genellikle orta seviyede tehlikeli kötü niyetli yazılımlar olarak algılanırlar.
Casus Yazılımlar (Spyware)
Casus yazılım terimi, soğuk savaş zamanında kötü niyetli amaçları için gizlice iletişim hatlarına sızan ajanları hatırlatıyor. Belki de bu terimi bilgisayar dünyasına kazandıran kişinin ilk düşüncesi bu şekildedir. Bu terim hayatımıza 1990′ların ortalarına doğru girmeye başladı. Günümüzde casus yazılım tanımını kullanıcının bilgisi ya da izni olmadan kişisel bilgileri izleyen, toplayan ve üçüncü kişilere gönderen her türlü yazılım için kullanılıyor.
Casus yazılım bulaşmasının gözlenebilen sonuçları:
* kişisel Web veya e-posta istemcisi ayarlarının beklenmedik bir şekilde değişmesi
* kendiliğinden çıkan ve istenmeyen uygulamalar veya araç çubukları
* rasgele çıkan istem dışı reklâmlar
Daha az belli olan sonuçlar:
* Kişisel veya finansal bilgilerin hedeflendiği gizli veri toplama
* Sisteme tekrar gizlice girebilmek için açık bırakılan arka kapılar
* bulaşılan sistemin tamamının veya bir kısmının denetim altına alınması
Casus Yazılımların Etkileri
Casus yazılımlar hem zaman açısından hem de para açısından büyük zararlar doğurabilecek tipte tehditlerdir. Pek çok casus yazılım ticari olarak üretilip dağıtılır bu yüzden de en yaygın kötü niyetli yazılım türüdür. Casus yazılımlar, son kullanıcılardan sadece zaman ve para çalmazlar. Bazı türleri internet sitelerinin reklâm gelirlerini çalmak veya arama sonuçları üzerinde değişiklikler yaparak yaratıcısının istediği siteleri ön plana çıkarmak gibi amaçlara da hizmet edebilirler.Casus yazılımların sadece kullanıcıların sinirini bozanlarından tamamen yasa dışı olanlarına kadar pek çok çeşidi vardır. En iyi huylu olanları pazarlama amaçlı kullanılmak üzere internet sitesi ziyaretlerinizle ilgili istatistiksel verileri tutanlardır (bu verilerin bir sonraki kampanyada hatta çöp posta dağıtımında kullanıldığını unutmayın). Bir başka tür casus yazılımlar sadece istatistiksel veri toplamakla kalmaz aynı zamanda banka ve kredi kartı bilgileri gibi önemli verileri kötü niyetli üçüncü kişilere ulaştırabilirler....
-------------------------------------------------------------------------------------------
ADRES SAHTEKARLIĞI MAİL VE MSN HACKLENMESİ İLE İLGİLİ
Adres Sahtekarlığı/Mail/msn hackleme durumunda, öncelikle Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 243. maddesi kapsamında ele alınarak iki yıla kadar hapis veya adli para cezası istemiyle karşı karşıya kalınması mümkündür. Mail hackleme sonucunda maili hacklenen kimsenin bilgilerinde bir değişiklik veya eksiklik meydana geldiğinde bu ceza iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına dönüşür. ( m.243/III) Yani para cezası imkanı da kalmaz.
Öte yandan, msn hackleme hacklenen kişiyi belli bir davranışı yerine getirme, zorlama veya tehdit amacıyla yapıldığı takdirde yine TCK. 107 gereğince bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile karşılaşılır. (Önceki cezaya ek olarak.)
Mail hackleme şayet bu amaçlarla değil de sırf o kişide sıkıntı meydana getirmek, o kişiyi rahatsız etmek gibi amaçlarla yapılıyorsa (genelde bu amaçla yapılıyor zaten) bu durumda TCK. 123 gereğince faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir (Önceki cezalara ek olarak.)
Maili hacklenen kişi bir kamu kuruluşunda çalışıyor ve bu mail adresini kurum gereği kullanıyor ve bu mailinde işini sürdürmesi için gerekli birtakım belgeler bulunduruyorsa, bu durumda TCK. 113 gereğince bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Şayet maili hacklenen kişi, kamu kuruluşunda değil de özel sektörde çalışıyorsa, bu durumda TCK. 117 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. (Önceki cezalara ek olarak.)
Ayrıca TCK 124'te düzenlenen haberleşmenin engellenmesi suçu sübut bulduğundan, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bunun yanında mail hackleyen kişi haberleşmenin gizliliğini ihlal ettiği için de TCK. 132 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bu haberleşme bilgileri ayrı bir yerde kaydedildiği takdirde ise bu ceza yine aynı maddenin devamındaki ibareye göre bir yıldan üç yıla kadar ceza ile karşılaşılır. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bu haberleşme bilgileri hukuka aykırı olarak ifşa edildiği takdirde ise yine bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası söz konusu olur. (m.124/II) (Önceki cezalara ek olarak.) (Msn konuşmalarını kaydedip başkalarına bunları açıklayanlar da bu ceza ile karşılaşır.)
Ayrıca mail hackleme özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kaps***** girdiğinden TCK. 134 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırma söz konusu olur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu da işlenmiş olduğundan altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşılır. Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sağlık durumlarına ilişkin belgelerin veri olarak kaydedilmesi de bu hüküm içerisindedir. (TCK. 135/I,II) (Önceki cezalara ek olarak.)
Bütün bu saydığım hükümlerden hakkında dava açılmış olan kimse, bu suçu özel bir bilgi ve beceri sayesinde gerçekleştirmiş olduğu için (yani herhangi bir kişinin gerçekleştiremeyeceği bir eylem olduğundan) (kaldı ki mail hackleme tamamen bu kapsamdadır) verilecek ceza yarı nisbetinde artırılır.
Ayrıca kişilere ait mail hesapları hukuken onların mal varlıkları (mamelek) içerisinde kabul edildiğinden, mal varlığına karşı işlenen suçlar kapsamında ve özel olarak TCK.142 ve devamında düzenlenen hırsızlık suçu kapsamında ele alınır ve 142/I fıkrasının e bendi gereğince üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Öte yandan bu suçlarla birlikte kişilerin internet bankacılığı hizmetleri dolayısıyla kullandığı bilgileri ele geçiren kimseler de (kullanmış olması şart değil) TCK. 245 gereğince üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılırlar.
Yazdığım kanun hükümlerinden bazıları kamu davası bazıları ise takibi şikayete bağlı suç niteliğindedir. Ayrıca bu tespit ettiğim TCK kapsamındaki suçlar haricinde özel kanunlarda belirtilen hükümler de söz konusu olmaktadır.
PEKİ BU CEZALAR NASIL YERİNİ BULACAK?
Peki neden bu kadar ceza söz konusuyken bu kadar insanın mailleri hackleniyor? Çünkü kimse bu konuların hukuk sistemi tarafından düzenlendiğini bilmiyor. Bilmediği gibi bunu yapanların üzerine gitmiyor. Halbuki böyle bir durumla karşılaşan kimsenin yapacakları çok basit.
Bir dilekçe yazarak ya Emniyet birimlerine ya da herhangi bir yer Adliyesinde Cumhuriyet Savcılıklarına başvurmaları yeterli. Ayrıca kişisel bilgisayarlarının IP numarasını, mailine en son girdiği tarihi, en son kullandığı şifreyi ve en son kullandığı gizli soru ve yanıt bilgilerini dilekçesine ek olarak bildirirse işler daha da kolaylaşacaktır. Savcılık talimatı veya mahkeme kararı sonucunda Emniyet Müdürlükleri tahkikata başlayacak, kullandığınız mail adreslerinin yetkili sahiplerine ulaşılarak mailinize hangi tarihte hangi IP numaralarına girildiği tespit edilecektir. Şayet mailinizi hackleyen kişi statik IP kullanmıyorsa, değişken IP numaraları Telekom tarafından sürekli olarak kayıt altında tutulduğundan hangi tarihte mailinize hangi bilgisayardan girildiği kolaylıkla tespit edilecektir. Yine buna bağlı olarak mailinizi hackleyen internet kullanıcısının kişisel bilgileri ve adres bilgileri Emniyet talimatı ile temin edilerek Cumhuriyet Savcılığına verilecektir. Tamamlanan hazırlık tahkikatından sonra Cumhuriyet savcısı şüpheli şahıs hakkında kamu davası açacak ve Emniyet kuvvetleri marifetiyle bu şahıs yakalanacaktır. Şayet mail hackleyen internet kullanıcısı bir ticari işletmeye ait bir bilgisayarı kullanmışsa aynı şekilde o ticari işletme hakkında da tahkikat uygulanacak ve hüküm kesinleştiğinde o işletme hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilecektir.
Kullandığınız mail hesabı yabancı bir ISP(İnternet Servis Sağlayıcısı) olduğu durumlarda Cumhuriyet Savcılıkları istinabe yoluyla o ülkenin yetkili makamları üzerinden aynı bilgileri temin edeceklerdir. Ancak msn hesapları zaten Microsoft Türkiye'ye bağlı bir hizmet olduğundan buna pek gerek kalmayacaktır.
Dileriz mail hackleyen arkadaşlara kendilerine çok çok iyi avukatlar bulmalarını tavsiye ediyorum. Ama şunu da söyleyeyim ki hiçbir avukat böyle bir davada müdafi olmak istemeyecektir..
Dipnot: Bugüne kadar yani 2006'dan bu yana 13 kişi mail adresi hacklendiği için mahkemeye başvurmuş ve davalıların hepsi cezaya çarptırılmış.
Kendi yazdığı programı satmak yerine, belirli firmalar tarafından sağlanan reklamları programın içine gömerek kullanıcıya sunan programların genel adı "adware" dır. Bu programların en belirgin özelliği ücretsiz olarak dağıtılması ve programı yazanın kazancını sizin bilgisayarınızda bu reklamları göstermesi ve sizin de gördüğünüz reklamları tıklamanızdan sağlamasıdır.
Spyware nedir?
Adware' den farklı olarak, kullanıcının bilgisayarında hem belirli firmaların reklâmlarını görüntüleyip hem de bir iz kontrol mekanizması oluşturan programlara "Spyware" denir. Adware' den en belirgin farkı sizin bilgisayarınızda ne yaptığınızı ve bir kısım kişisel bilgilerinizi (hangi sitelere giriyorsunuz, ne tür içerik sizin ilginizi çekiyor, kredi kartı numaranız nedir, internet şifreleriniz nedir vs.) daha önceden belirlenmiş bir sunucuya, internete bağlandığınız zamanlarda gönderen (bir noktada sizin bilgisayarınızda ajanlık eden) programlardır.
Malware nedir?
"Malicious software" 'in kısaltılmasıdır. Virüsler, trojanlar ve istenmeyen kötü niyetli kodların genel adıdır. Truva ati olarak da bilinen virüsler bu kategoriye girerler. Bir programın eklentisi olarak gelebileceği gibi, girmiş olduğunuz enfekte olmuş bir web sitesinden de sizin bilgisayarınıza yüklenebilir
Dialer nedir?
Dialer programlar bilgisayarınızın internet bağlantı ayarlarını değiştirerek sizi ödemeli bir telefon hattına yönlendiren programlardır. Siz bu dialer programlar bulaştığı esnada her zamanki gibi internete bağlanırken eve şişik bir telefon faturası gelince şoke olursunuz, çünkü faturanız birden belki de 10 katı ile artmıştır. Bunun nedeni bu bilgisayarınıza bulaşan dialer programlar internete bağlandığınız numarayı biraz önce belirttiğimiz gibi ücretli bir yurtdışı hattı veya 900lü bir hat ile değiştirip sizi her internete girişinizde bu ücretli hatlar aracılığı ile internete bağlamıştır.
Virus nedir?
Virüsler birer programdır. Fakat kendi kendilerini kopyalarlar, bir yerden bir yere bulaşırlar. Bilgisayarınız çalıştırıldığında otomatik olarak faaliyete geçerler. Bir virüsün bir diğer dosyaya veya sürücüye geçmesi çok kolaydır. Örneğin virüslü bir disket bilgisayara takıldığında disketin içinde hangi dosyaların olduğuna bakıldığında yani "dır" yazılıp enter tuşuna basıldığında virüs anında bilgisayarınıza bulaşabilir.
Macro virüsü nedir?
Bilgisayarınızda kullanıdığınız bazı paket programların, eksik kaldığı yada ihtiyazınızı karşılayacak şekilde bu kullanılan temel programa yardımcı olarak geliştirilen programlar vardır. Bu yardımcı programın yazım dilinde temel programla aynı olur. Bunun gibi bazı paket programların "Macro" adı verilen yardımcı paketlerle yazı yazma, işlem yapma, tablo oluşturma gibi temel bazı çaılşmalar sırasında birçok işlemleri otomatik ve daha kolay yapmanızı sağlayabilir. Programların bu özelliğini kullanarak yazılan virüslere "macro virüsleri" adı verilir. Bu virüsler, sadece hangi macro dili ile yazılmışlarsa o dosyaları bozabilirler. Macro virüsleri hangi temel programa ek olarak yazılmışlarsa o programı her çalıştırmanızda aktif hale geçer ve ilgili programların kullandığı bazı tanımlama dosyalarına da bulaşmaya çalışır. Böylece o programla oluşturulan her dökümana virüs bulaşmış olur.
Trojan horses (Truva Atları) nedir?
"Truva Atı, bir program içinde gizlenen ve bilgisayarınızda gizli İşlevler yapan bir virüs programıdır.Truva Atları genellilkle, e-postaların içine yerleştirilerek yollanır. İçine saklandığı program çalıştırılcaya kadar aktif hale geçmezler. Truva Atı aktif hale geçince, bulunduğu sistemdeki korunmasız host ve serverlar hakkındaki bilgilerin tamamını ya kendi içinde kaydetmeye başlar. Yada bu virüslerin özelliği gereği bulaştığı bilgisayarları uzaktan erişime uygun hale getirdiğinden, elde ettiği bilgileri başka bir bilgisayara internet yoluyla gönderir. Bu virüsü bilgisayarınıza yerleştiren kişi, uzaktan erişim suretiyle sizin bilgisayarınızın içine çok rahatlıkla girerek, dosyaların açarak içeriğinde değişiklik yapmak, dosya silmek, sizin dosyalarınızı kendi bilgisayarına kopyalamak, e-postalarınızı okumak, CD-ROM' u açıp-kapatmak, varsa internet bankacılığı veya kredi kartı bilgilerinizi kopyalamak gibi sizin bilgisayarınızda yapabileceğiniz bütün işlemleri yapabilmektedir. Kısacası, Truva Atı bulaşan bir bilgisayarın, biri siz diğeri de uzaktan erişim metoduyla bilgisayarınıza giren kişi olmak üzere iki kullanıcısı olur. Zekice yazılmış bir Truva Atı, kendisini asla belli etmeyeceği ve hiçbir iz bırakmayacağı için, onun nerede olduğunu bulmak gerçekten çok zordur ve profesyonellik gerektirir.
Logic Bombs (Mantık Bombası) nedir?
Mantık Bombaları, herhangi bir programın içerisine yerleştirilen virüs programlarıdır. Bazı şartların sağlanması durumunda patla yani çalışmaya başla sisteme zarar verirler. Çernobil virüsü buna çok iyi bir örnek olabilir. Bombalar, tüm dosyaları ve bilgileri silebilir veya sistemi göçertebilir.
Trap doors (Tuzak Kapanları) nedir?
"Tuzak kapısı ya da arka kapı, bir sistemin yazılımını yapan kişi tarafından, yazılımın içine gizli bir şekilde yerleştirilen bir virüs yazılımıdır. Bu programın çalıştığı bilgisayara virüsü yerleştiren kişinin, uzaktan erişim yöntemiyle sistem koruyucularını aşarak sızması mümkündür.
Exploit (Sömürmek) nedir?
İşletim Sistemleri ve bazı programların açıklarını bulup bu açıkları kötüye kullanma yöntemine "exploit" deniliyor. Exploit'ler ile sistem şifreleri görülebilir, sistemler hakkında bilgiler elde edilebilinir. Exploitler sistemin olağan olarak çalışmasına engel olurlar ve sisteme dışardan kod göndererek sistemi normal olarak çalıştığına ikna ederler ve genelde de yetkisiz erişim için kullanılmaktadır. Bu tip virüsler, bulaştıkları bilgisayarın hafızasında bulunan e-posta adreslerinin hepsine o bilgisayar üzerinden e-posta göndererek virüsün diğer bilgisayarlara da bulaşmasını sağlarlar. E-maili alan kişi, gelen mailin daha önceden haberleştiği ve tanıdığı bir kişiden geldiğini görerek maili açmakta hiç tereddüt etmez ve kendi bilgisayarına da virüsü bulaştırır. Virüs bu bilgisayar üzerinde de ayanı işlemi tekrarla yayılmaya devam eder. Bu tip virüslerin birçok kullanıcıya hitap eden serverlara bulaştığını düşünürsek, servera bağlanan her bilgisayara bu tip virüslerin bulaşması ile bir anda birçok bilgisayar zarar görmektedir.
Worms (Solucan) nedir?
Solucan da, virüs gibi, kendisini bir bilgisayardan diğerine kopyalamak için tasarlanmıştır ancak bunu otomatik olarak yapar. İlk olarak, bilgisayarda dosya veya bilgi ileten özelliklerin denetimini ele geçirir. Solucan bir kez sisteminize girdikten sonra kendi başına ilerleyebilir. Solucanların en büyük tehlikesi, kendilerini büyük sayılarda çoğaltma becerileridir. Örneğin bir solucan, e-posta adres defterinizdeki herkese kopyalarını gönderebilir ve sonra aynı şeyi onların bilgisayarları da yapabilir. Bu, domino etkisinin getirdiği yoğun ağ trafiği işyeri ağlarını ve Internet'in tümünü yavaşlatabilir. Yeni solucanlar ilk ortaya çıktıklarında çok hızlı yayılırlar. Ağları kilitlerler ve olasılıkla sizin ve başkalarının Internet'teki Web sayfalarını görüntülerken uzun süreler beklemenize yol açarlar.
Truva atı nedir?
Mitolojideki Truva atı nasıl bir armağan gibi görünüp, aslında Troya kentini ele geçirecek Yunanlı askerleri taşıyorduysa; bugünün Truva atları da yararlı yazılımlar gibi görünen bilgisayar programlarıdır, ancak güvenliğinizi tehlikeye atar ve pek çok zarara yol açarlar. Yakın geçmişteki bir Truva atı, Microsoft güvenlik güncelleştirmeleri olduğu iddia edilen eklerin bulunduğu bir e-posta görünümündeydi, ancak ekteki dosyaların virüsten koruma ve güvenlik duvarı yazılımlarını devreden çıkarmayı hedefleyen virüsler olduğu ortaya çıktı.
Kötü niyetli yazılımların genel bir listesini yaparsak:* sisteminizden dışarı telefon çevirisi yaparlar (auto-dialer - otomatik çevirici)* sisteminizi uzaktan yönetirler (remote control - uzaktan kumanda)* özel bilgilerinizi toplarlar (spyware - casus yazılım)* istenmeyen pencereler gösterirler (adware - rahatsız edici reklâm)* hangi tuşlara bastığınızı kaydederler (keyloggers - tuş kayıtçıları)* sisteminize sessizce girer ve tamamen ele geçirirler (rootkit)Yukarıda saydıklarımız ve bunların dışında teknikler her geçen gün büyük bir hızla çoğalıyor ancak bir bu yazıda kötü niyetli yazılımların en yaygın iki türünü inceleyeceğiz.
Rahatsız Edici Reklâmlar (Adware)
Rahatsız edici reklâmları (adware) kısaca tanımlamak gerekirse üzerinde bulundukları bilgisayara özel reklâmlar göstermek için tasarlanmış yazılımlardır. Nedenler durumdan duruma değişebilir fakat son kullanıcının yaşadığı sıkıntılar aşağı yukarı aynıdır. Rahatsız edici reklâmlar aynı zamanda üzerinde bulundukları sistemdeki kişisel veya istatistiksel verileri sahibinin bilgisi ya da izni olmadan üçünü kişilere gönderebilirler. Bu tür yazılımlar size istemediğiniz bilgiyi göstermek aşamasından sizin izniniz olmadan kişisel bilgilerinizi başkalarına açmak konumuna geçtiklerinde kötü niyetli olarak tanımlanabilirler.
Sık karşılaşılan rahatsız edici reklâmlar:
* Masaüstü arama yardımcıları veya indirme yöneticileri
* İnternet alış-veriş veya araştırma yardımcıları* İmzalanmamış ActiveX denetimleri veya eklentiler
* İnternet gezdikçe para ödeyen reklâm uygulamaları
* Uygulama tarafından eklenen araç çubukları
* Gerçek zamanlı hava durumu raporu sunan araçlar
Rahatsız Edici Reklâmların Etkileri
Rahatsız edici reklâmlar, bulunmaları ve temizlenmeleri sırasında kaybettirdikleri zaman nedeniyle ve tekrar gelmelerini engellemek için satın aldığınız yazılımlar nedeniyle size para kaybettirirler. Bir ya da birkaç bilgisayarı olan ev kullanıcıları için bu durum çok önemli olmayabilir fakat büyük firmalar açısından düşünüldüğünde bu tür yazılımlar gerçekten büyük masraflar açabilirler. Rahatsız edici reklâmlar genellikle orta seviyede tehlikeli kötü niyetli yazılımlar olarak algılanırlar.
Casus Yazılımlar (Spyware)
Casus yazılım terimi, soğuk savaş zamanında kötü niyetli amaçları için gizlice iletişim hatlarına sızan ajanları hatırlatıyor. Belki de bu terimi bilgisayar dünyasına kazandıran kişinin ilk düşüncesi bu şekildedir. Bu terim hayatımıza 1990′ların ortalarına doğru girmeye başladı. Günümüzde casus yazılım tanımını kullanıcının bilgisi ya da izni olmadan kişisel bilgileri izleyen, toplayan ve üçüncü kişilere gönderen her türlü yazılım için kullanılıyor.
Casus yazılım bulaşmasının gözlenebilen sonuçları:
* kişisel Web veya e-posta istemcisi ayarlarının beklenmedik bir şekilde değişmesi
* kendiliğinden çıkan ve istenmeyen uygulamalar veya araç çubukları
* rasgele çıkan istem dışı reklâmlar
Daha az belli olan sonuçlar:
* Kişisel veya finansal bilgilerin hedeflendiği gizli veri toplama
* Sisteme tekrar gizlice girebilmek için açık bırakılan arka kapılar
* bulaşılan sistemin tamamının veya bir kısmının denetim altına alınması
Casus Yazılımların Etkileri
Casus yazılımlar hem zaman açısından hem de para açısından büyük zararlar doğurabilecek tipte tehditlerdir. Pek çok casus yazılım ticari olarak üretilip dağıtılır bu yüzden de en yaygın kötü niyetli yazılım türüdür. Casus yazılımlar, son kullanıcılardan sadece zaman ve para çalmazlar. Bazı türleri internet sitelerinin reklâm gelirlerini çalmak veya arama sonuçları üzerinde değişiklikler yaparak yaratıcısının istediği siteleri ön plana çıkarmak gibi amaçlara da hizmet edebilirler.Casus yazılımların sadece kullanıcıların sinirini bozanlarından tamamen yasa dışı olanlarına kadar pek çok çeşidi vardır. En iyi huylu olanları pazarlama amaçlı kullanılmak üzere internet sitesi ziyaretlerinizle ilgili istatistiksel verileri tutanlardır (bu verilerin bir sonraki kampanyada hatta çöp posta dağıtımında kullanıldığını unutmayın). Bir başka tür casus yazılımlar sadece istatistiksel veri toplamakla kalmaz aynı zamanda banka ve kredi kartı bilgileri gibi önemli verileri kötü niyetli üçüncü kişilere ulaştırabilirler....
-------------------------------------------------------------------------------------------
ADRES SAHTEKARLIĞI MAİL VE MSN HACKLENMESİ İLE İLGİLİ
Adres Sahtekarlığı/Mail/msn hackleme durumunda, öncelikle Yeni Türk Ceza Kanunu'nun 243. maddesi kapsamında ele alınarak iki yıla kadar hapis veya adli para cezası istemiyle karşı karşıya kalınması mümkündür. Mail hackleme sonucunda maili hacklenen kimsenin bilgilerinde bir değişiklik veya eksiklik meydana geldiğinde bu ceza iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına dönüşür. ( m.243/III) Yani para cezası imkanı da kalmaz.
Öte yandan, msn hackleme hacklenen kişiyi belli bir davranışı yerine getirme, zorlama veya tehdit amacıyla yapıldığı takdirde yine TCK. 107 gereğince bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile karşılaşılır. (Önceki cezaya ek olarak.)
Mail hackleme şayet bu amaçlarla değil de sırf o kişide sıkıntı meydana getirmek, o kişiyi rahatsız etmek gibi amaçlarla yapılıyorsa (genelde bu amaçla yapılıyor zaten) bu durumda TCK. 123 gereğince faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir (Önceki cezalara ek olarak.)
Maili hacklenen kişi bir kamu kuruluşunda çalışıyor ve bu mail adresini kurum gereği kullanıyor ve bu mailinde işini sürdürmesi için gerekli birtakım belgeler bulunduruyorsa, bu durumda TCK. 113 gereğince bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Şayet maili hacklenen kişi, kamu kuruluşunda değil de özel sektörde çalışıyorsa, bu durumda TCK. 117 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası verilir. (Önceki cezalara ek olarak.)
Ayrıca TCK 124'te düzenlenen haberleşmenin engellenmesi suçu sübut bulduğundan, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bunun yanında mail hackleyen kişi haberleşmenin gizliliğini ihlal ettiği için de TCK. 132 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bu haberleşme bilgileri ayrı bir yerde kaydedildiği takdirde ise bu ceza yine aynı maddenin devamındaki ibareye göre bir yıldan üç yıla kadar ceza ile karşılaşılır. (Önceki cezalara ek olarak.)
Bu haberleşme bilgileri hukuka aykırı olarak ifşa edildiği takdirde ise yine bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası söz konusu olur. (m.124/II) (Önceki cezalara ek olarak.) (Msn konuşmalarını kaydedip başkalarına bunları açıklayanlar da bu ceza ile karşılaşır.)
Ayrıca mail hackleme özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kaps***** girdiğinden TCK. 134 gereğince altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırma söz konusu olur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçu da işlenmiş olduğundan altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşılır. Kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sağlık durumlarına ilişkin belgelerin veri olarak kaydedilmesi de bu hüküm içerisindedir. (TCK. 135/I,II) (Önceki cezalara ek olarak.)
Bütün bu saydığım hükümlerden hakkında dava açılmış olan kimse, bu suçu özel bir bilgi ve beceri sayesinde gerçekleştirmiş olduğu için (yani herhangi bir kişinin gerçekleştiremeyeceği bir eylem olduğundan) (kaldı ki mail hackleme tamamen bu kapsamdadır) verilecek ceza yarı nisbetinde artırılır.
Ayrıca kişilere ait mail hesapları hukuken onların mal varlıkları (mamelek) içerisinde kabul edildiğinden, mal varlığına karşı işlenen suçlar kapsamında ve özel olarak TCK.142 ve devamında düzenlenen hırsızlık suçu kapsamında ele alınır ve 142/I fıkrasının e bendi gereğince üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Önceki cezalara ek olarak.)
Öte yandan bu suçlarla birlikte kişilerin internet bankacılığı hizmetleri dolayısıyla kullandığı bilgileri ele geçiren kimseler de (kullanmış olması şart değil) TCK. 245 gereğince üç yıldan altı yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılırlar.
Yazdığım kanun hükümlerinden bazıları kamu davası bazıları ise takibi şikayete bağlı suç niteliğindedir. Ayrıca bu tespit ettiğim TCK kapsamındaki suçlar haricinde özel kanunlarda belirtilen hükümler de söz konusu olmaktadır.
PEKİ BU CEZALAR NASIL YERİNİ BULACAK?
Peki neden bu kadar ceza söz konusuyken bu kadar insanın mailleri hackleniyor? Çünkü kimse bu konuların hukuk sistemi tarafından düzenlendiğini bilmiyor. Bilmediği gibi bunu yapanların üzerine gitmiyor. Halbuki böyle bir durumla karşılaşan kimsenin yapacakları çok basit.
Bir dilekçe yazarak ya Emniyet birimlerine ya da herhangi bir yer Adliyesinde Cumhuriyet Savcılıklarına başvurmaları yeterli. Ayrıca kişisel bilgisayarlarının IP numarasını, mailine en son girdiği tarihi, en son kullandığı şifreyi ve en son kullandığı gizli soru ve yanıt bilgilerini dilekçesine ek olarak bildirirse işler daha da kolaylaşacaktır. Savcılık talimatı veya mahkeme kararı sonucunda Emniyet Müdürlükleri tahkikata başlayacak, kullandığınız mail adreslerinin yetkili sahiplerine ulaşılarak mailinize hangi tarihte hangi IP numaralarına girildiği tespit edilecektir. Şayet mailinizi hackleyen kişi statik IP kullanmıyorsa, değişken IP numaraları Telekom tarafından sürekli olarak kayıt altında tutulduğundan hangi tarihte mailinize hangi bilgisayardan girildiği kolaylıkla tespit edilecektir. Yine buna bağlı olarak mailinizi hackleyen internet kullanıcısının kişisel bilgileri ve adres bilgileri Emniyet talimatı ile temin edilerek Cumhuriyet Savcılığına verilecektir. Tamamlanan hazırlık tahkikatından sonra Cumhuriyet savcısı şüpheli şahıs hakkında kamu davası açacak ve Emniyet kuvvetleri marifetiyle bu şahıs yakalanacaktır. Şayet mail hackleyen internet kullanıcısı bir ticari işletmeye ait bir bilgisayarı kullanmışsa aynı şekilde o ticari işletme hakkında da tahkikat uygulanacak ve hüküm kesinleştiğinde o işletme hakkında güvenlik tedbirlerine hükmedilecektir.
Kullandığınız mail hesabı yabancı bir ISP(İnternet Servis Sağlayıcısı) olduğu durumlarda Cumhuriyet Savcılıkları istinabe yoluyla o ülkenin yetkili makamları üzerinden aynı bilgileri temin edeceklerdir. Ancak msn hesapları zaten Microsoft Türkiye'ye bağlı bir hizmet olduğundan buna pek gerek kalmayacaktır.
Dileriz mail hackleyen arkadaşlara kendilerine çok çok iyi avukatlar bulmalarını tavsiye ediyorum. Ama şunu da söyleyeyim ki hiçbir avukat böyle bir davada müdafi olmak istemeyecektir..
Dipnot: Bugüne kadar yani 2006'dan bu yana 13 kişi mail adresi hacklendiği için mahkemeye başvurmuş ve davalıların hepsi cezaya çarptırılmış.
23 Kasım 2008 Pazar
KETEN TOHUMU

Latince ismi : Semen lini
OMEGA-3 ( N-3 ) yağ asitleri içeren besinlerin sağlığımız açısından önemini belgeleyen araştırma sonuçları arttıkça, beslenme uzmanları, doktorlar ve tüketicilerin, balık yağı ve keten tohumuna ilgileri arttı. Bu ürünlere yönelişin artmasındaki diğer önemli unsur da, vücudumuzun üretemediği N-3 yağ asitlerinin, mutlaka dışarıdan besin yoluyla alınmasının gerekliliği.
Keten tohumu yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri, düşük oranda doymuş yağ asidi, yüksek oranda lifle birlikte bol miktarda potasyum, az miktarlarda ise magnezyum, demir, bakır, çinko ve çeşitli vitaminler içerir. 100 gr. keten yağı 13.4 mg. E vitamini, 100 gr. keten tohumu ise yaklaşık 450 kcal. içerir daha uygun sanki. Keten tohumunun amino asit profili soya ununa benzer özellikler gösterir. İçerdiği N-3 yağ asiti oranı, (Omega-6 nın yaklaşık dört katıdır) çözünebilir ve çözünemez liflerce zenginliği ve bir çeşit bitkisel östrojen olan lignanların en zengin kaynağı olması nedeniyle keten tohumu beslenme uzmanları tarafından sıklıkla önerilir. Lignanlar, hormonlara bağlı kanser türlerinde (göğüs, prostat vb.) seks hormonlarına müdahale ederek kansere karşı koruma yapar; tümör hücrelerinin büyümesini engeller. Keten tohumunda bulunan lignanlar birer doğal SERM'dir (östrojeni seçerek alan modülatörler); östrojen kullanımının zararlarından korurken tüm diğer olumlu etkilerinden de yararlanmayı sağlarlar. Örneğin; östrojenin kemiklerde bağlantı kurup büyümeyi sağlamasına izin verirken; hasar verebileceği göğüs ve rahim içi gibi hassas bölgelere girmesine izin vermezler. Fazladan bir hücre büyümesi olmadığında kanser riski azalır. Keten tohumu 100 gramda toplam 240.6 mg. bitkisel östrojen içerirken, birçok diğer gıda maddesinde bu 100 gramda 17 mg.'ı geçmez.
İçerdiği lifin yaklaşık olacak üçte ikisi suda çözünemeyen, geri kalanıysa çözünen lif özelliğini taşır.
Suda çözünmeyen lifler dışkı yoğunluğunu arttırarak, bağırsak geçiş zamanını azaltarak kabızlığı önleyici, bağırsakları yumuşatıcı etki yaparlar.
Keten tohumunda bulunan suda çözünür lifler (mucilage zamkı/sakızı) kan şekeri seviyesini korur, kolesterol seviyesini düşürürler. Beslenmedeki yüksek lif miktarının kanser önleyici etkileri de söz konusudur.
Beslenmede ideal yağ asidi dengesini sağlamak için, ana yağımızı tekli doymamış yağ asidi oranı yüksek soğuk sıkım zeytinyağı olarak seçmeli, doymuş ve trans yağları (hidrojene) minimuma indirmeli, tahıla - ekmeğe bağlılığımızı düşürmeli, bol bol yeşil yapraklı gıdalar tüketmeli ve mutfağımızı keten tohumuyla takviye etmeliyiz.
Keten tohumu içerdiği alfa-linolenik asit (N-3 yağ asitlerinin en önemli üyesi) açısından besinlerin en zenginidir. Alfa-linolenik asitin bir kısmı, vücutta uzun zincir N-3 yağ asitleri EPA ve DHA ya dönüşürler ki bunlar iyi kolesterolü yükseltir, yüksek tansiyonda düşürücü etki yapar, kanın pıhtılaşma eğilimini azaltır, plazma trigliserid düzeyini, aritmi riskini azaltır. Dolayısı ile alfa-linolenik asitin koroner kalp hastalığı riskini azalttığı tespit edilmiştir. Keten tohumu üzerine yapılan araştırmalar, düzenli keten tohumu kullanımının dolayısı ile alfa linolenik yağ tüketiminin, arterioskılerozun (damar sertliği) gelişmesini önleyebileceğini, iltihabi hastalıklarda olmalı ve oto bağışıklık rahatsızlıkları nda etkili olabileceğini göstermektedir. N-3 dengeli beslenmenin kanseri engelleyici özellikleri de tespit edilmiştir. Yağ asitleri dengesinin N-6, doymuş yağ asitleri ve trans yağlar tarafına kayması sadece daha az N-3 tüketmemiz anlamına gelmemekte aynı zamanda bu yağlar, alfa-linolenik yağ asitinin uzun zincir N-3 yağ asitlerine dönüşmesi engelleyerekte vücudumuz N-3 yağ asitlerinden gerekli faydayı sağlamasını engellemiş olurlar.
Keten tohumunu doğal ürün dükkanlarından veya aktarlardan temin edebilirsiniz. Tazeliğini anlamak için çimlenip çimlenmediğine bakabilirsiniz, eğer çimlenmiyorsa aldığınız yere iade ediniz. Keten tohumları sert olduğundan dikkatli bir çiğnemede bile yeterince öğütülemeyebilirler, bu da yeterince sindirilmeden vücuttan atılmalarına sebep olur. Öğütülmüş keten tohumunun sindirimi çok daha kolaydır. Keten tohumlarını öğüterek yersek onun şifalı özelliklerinden daha fazla faydalanabiliriz. Keten tohumunu öğütmek için karabiber veya kahve el değirmenleri ya da bu tip tohumları öğütmek için özel olarak üretilmiş elektrikli öğütücüler kullanılabilir (ülkemizde bulunmaktadır) . Keten tohumu oda sıcaklığında bir yıl tazeliğini korur. Öğütülmüş keten tohumu ise 30 gün boyunca hava geçirmez kapaklı bir kavanozda buzdolabında saklanabilir.
Batıda fırıncılık sektörü tüketicinin talebini karşılamak üzere karışık tahıl ekmeklerine öğütülmüş keten tohumu ekleme yoluna gitmiştir.
Öğütülmüş keten tohumu ayrıca hazır karışımlarda (kekler vb), dondurulmuş hamur işlerinde ve hazır eritilerek servis yapılan ürünlerle gıda endüstrisine girmiştir. Ayrıca tavuklara keten tohumu yedirilerek elde edilen N-3 çe zenginleştirilmiş yumurtalar da vardır.
Sizler de mutfakta keten tohumunu el altında bulundurarak, onu öğütülmüş halde salatalarınıza, yoğurdunuza, müslinize serpebilir, fırında yaptığınız hamur işlerine katabilir, pilavdan çorbalara, tatlılardan tuzlulara her yemeğinizde kullanabilirsiniz.
Günlük 2000 kcal.' ye eşdeğer besin tüketen bir insan için günde 1 çorba kaşığı öğütülmemiş keten tohumu kullanımı N-3 yağ asitleri kullanımı açısından yeterli katkıyı sağlayacaktır.
Yaptığınız hamur işlerinde her bir bardak unun içinden 2 çorba kaşığı un alıp yerine 2 çorba kaşığı öğütülmüş keten tohumu katabilir veya yağca bir değişim yapmak istiyorsanız her 1 ölçü yağ yerine 3 ölçü öğütülmüş keten tohumu katabilirsiniz. Laboratuar çalışmalarında öğütülmüş veya öğütülmemiş tohumların fırında 2 saat boyunca 178 derece sıcaklıkta N-3 yağ asitlerini ve lignanlarını neredeyse hiç yitirmediği tespit edilmiştir. Fakat keten tohumu yağı iyi bir N-3 yağ asiti kaynağı olsa da, tohumdaki lif ve lignanlarını yitirmiştir. Keten tohumu yağının kullanım esnasında ısıya maruz bırakılmaması tavsiye edilmektedir (yemekler piştikten sonra ve salatalarda) .
Geleneksel tedavide kullanımı
Keten tohumu antimantari, antimitoz ve antioksidan özellikler taşır.
Keten tohumlarında bulunan müsilaj, bağırsakta su çekip şişerek,mekanik müshil olarak tesir eder. Ketenin bu etkiyi göstermesi biraz zaman alır fakat tahriş yapmama gibi önemli bir avantaja sahiptir. Yine bu özelliğiyle diğer müshillere nazaran daha uzun süre kullanılabilir. Ayrıca içerdiği yağda müshil yapıcı etkiye destek sağlar.
Eski Mısırlılar zamanından beri bu amaçla kullanıldığı bilinmektedir.
Yine müsilajın yumuşatıcı etkisinden dolayı gastrit, mide ülseri gibi sindirim sistemi tahrişlerinde de kullanılır.
Bu amaç için günde bir kez tercihen yatmadan önce 1-2 çay kaşığı tohum yenir, üzerine 2 bardak su içilir.
Öksürüğe, nezleye, üşütmeye karşı 1 çorba kaşığı keten tohumu 3 fincan suda 10 dakika kaynatılır; 3-5 dakika bekletilip süzüldükten sonra içilir.
Bu çayın buharı burundan teneffüs edilir.
Akciğer hastalıkları ve zatürede 80 gr. keten tohumu 40 gr. rezene tohumuna karıştırılarak az sıcak suda lapa yapılır ve iki tülbent arasına konarak göğse ve sırta yerleştirilir.
Çıban, gece yanığı ve eziklerin iyileştirilmesinde 80 gr. keten tohumu ile 40 gr ebegümeci lapası yapılarak yaranın üzerine konur.
Böbrek ağrısı ve kramplarda iki çay kaşığı keten tohumu 6 fincan suda 10 dakika kaynatılıp, 5 dakika bekletilip süzülür.
KETEN TOHUMUNU HAYATINIZA SOKUN
10 bin yıldır gıda olarak da kullanılan keten bitkisi, etkili bir gençlik, sağlık ve güzellik kaynağı
Keten tohumunu hayatınıza sokun
Keten tohumunda yok yok; Kolesterol düşürücü, felç, kanser, unutkanlık önleyici, bağırsak çalıştırıcı ve temizleyici etkisi bunlardan birkaçı. Uzmanlar, sıvı şeklinde, salataların üzerine serpiştirilerek veya günde bir çorba kaşığı şeklinde tüketmeyi öneriyor.
Sağlık açısından pek çok yararı var keten tohumunun. Yüksek oranda lif, Omega-3, Omega-6 yağ asitleri, protein, B12 vitamini, mineral ve amino asit içeren keten tohumu, özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlar, fazla kilolar, yüksek kolesterol, yüksek kan şekeri, kemik zayıflığı, kalp-damar sağlığı, romatizmal hastalıklar, bazı deri hastalıkları, yaralar, solunum yolu rahatsızlıkları üzerinde olumlu etki yapıyor. Anadolu'nun hemen hemen her yerinde yetişmesine rağmen, aslında keten tohumunun, layık olduğu ilgiyi pek de göremediğini söyleyebiliriz. Hatta Türkiye'de birçok doktor bile keten tohumunun şifa dağıttığından habersiz. Oysa, günde bir çorba kaşığı keten tohumu sayesinde pek çok hastalıktan uzak durmak mümkün...
Şifa kaynağı
Latince adı 'Linum Usitatissimum' ile keten, dünyada tarımı yapılan ilk ürünler arasında yer alıyor. Sadece dokumacılıkta, kumaş yapımında değil, yaklaşık 10.000 yıldır gıda olarak da kullanılıyor keten bitkisi. Vatanının Mısır olduğu düşünülüyor. Çünkü milattan en az 5000 yıl önce Mısırlılar keten bitkisini, mumyaları sarmak için yetiştirmeye başlamışlar. Ancak artık Türkiye ve Hindistan dahil, tüm dünyada yetişiyor. Uzmanlara göre sağlık açısından ketenin özellikle tohumlarından ve yağından yararlanmak gerekiyor. Keten tohumunun yararlarından söz eden Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Can Başer, keten tohumunun özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlara karşı iyi geldiğini ve içerdiği yüksek oranda Omega-3 yağ asitleri sayesinde, adeta bir şifa kaynağı olduğunu söylüyor. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Tıbbi ve Aromatik Bitki ve İlaç Araştırma Merkezi (TBAM) kurucusu ve eski müdürü olan Başer, "Keten tohumunun, ayrıca kolon kanserini önleyici etkileri hayvan deneylerinde de gösterilmiştir. Keten tohumu içeren gıda takviyeleriyle kandaki kolesterol seviyesinde de düşme gözlenmiştir. Klinik çalışmalarda keten tohumu destekli gıdaların kanser ve lupus nephritis gibi hastalıklarda olumlu etki yarattığı gözlenmiştir. Keten tohumu, kalp-damar hastalıklarını da önler. Ayrıca eklem romatizmasındaki yararlı etkilerinin keten tohumunda yüksek oranda bulunan linolenik asit ve sekoizolarisirezino l'den ileri geldiği sanılmaktadır" diyor. Uzmanlar, keten tohumunu mutlaka yaşamımıza dahil etmemiz gerektiğini vurguluyorlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Omega-3 yağ asitleri. Keten tohumunun, adeta bir somon balığı kadar Omega-3 içerdiğini belirten uzmanlar, bu yağların özellikle kalp sağlığı açısından vazgeçilmez olduğunu belirtiyorlar. Prof. Başer, "Keten tohumu uzun zincirli Omega-3 yağ asitlerine dönüşen alfa-linolenik asitçe (ALA) zengindir. Balık yağları gibi, bu yağ asitlerinin eksikliğini gidermek amacıyla bitkisel bir kaynak tercih edenler için gıda takviyesi olarak kullanılabilir. Optimum ALA miktarı günde bir veya iki tatlı kaşığı (2-9 g) keten yağı alınmasıyla temin edilebilir. Tohum içinde yağ iki yıl süreyle muhafaza olur. Yağ elde edildikten sonra dikkatle saklanmalı, raf ömrü etiketine yazılmalı, ısı ve ışıktan korunmalıdır. Yağı dondurarak saklamak en iyi yoldur" diyor. Hem dövülmüş keten tohumu hem de keten tohumu yağının, çeşitli kronik hastalıkların tedavisinde, özellikle de kalp rahatsızlıkları nın önlenmesinde ve hormona bağlı kanserlerden korunmada ümit vaat ettiğini belirten Başer, keten tohumunun normal diyetin parçası olarak gıda maddelerine katılarak rahatlıkla kullanılabileceğ ini söylüyor. Başer, "Güvenirliğinin yüksekliği ve başka ilaçlarla etkileşmemesi nedeniyle ideal bir gıda bütünleştiricidir" diyor.
Zayıflatıcı özelliği de var
Keten tohumunu özellikle kadınlar için cazip kılan en önemli özelliği ise, zayıflatıcı özelliğe sahip olması. Tokluk hissi uyandırarak kişinin daha az yemek yemesine yol açıyor. Zayıflatıcı özelliği, aslında içerdiği Omega-3 yağ asitlerinden kaynaklanıyor. Tıpkı balık gibi etkisi var keten tohumunun. Keten tohumu, somon balığı kadar Omega-3 yağı içeriyor. Günde 1 yemek kaşığı alındığında ayda ortalama 4-5 kilo verilebilir. Ancak tabii ki bu, kişiden kişiye ve bünyeden bünyeye de değişir. Bir uzmana danışmak çok önemli. Nedense 'doğal' gıdaların veya bitkilerin zararsız olduğuna inanılır Türk toplumunda. Oysa bir bitki de bilinçsiz kullanıldığında sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Suyun bile fazlası zarar. Keten tohumunu da dozunu kaçırarak tüketirseniz, bağırsaklar fazla yumuşar ve vücut aşırı su kaybeder. Dolayısıyla aşırı kilo kaybı olur. İdeali günde bir yemek kaşığı. Ama kilo sorununa göre alınması gereken dozaj değişebilir. Aslında bu dozajı insanlar kendileri de ayarlayabilirler. Bağırsaklar fazla yumuşamayacak şekilde kullanılırsa dozu kaçırılmamış olur.
Bilinen ciddi bir yan etkisi yok
Susama benzeyen, ancak kahverengi olan, parlak bir madde keten tohumu. Özellikle gıda sanayisinde, başta ekmekler, kurabiyeler, börekler olmak üzere pek çok unlu mamullere katılarak da kullanılıyor. Keten tohumunu yağ, tohum, ya da öğütülmüş toz şeklinde kullanmak mümkün. Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, "Amaca göre kullanım şekli değişir. Bazen kabuklu, bazen de kabuksuz tüketmek gerekebilir. Yeterince posalı, lifli gıda tüketmeyen insanlara bunu öğütmeden vermek daha yararlı. Çekirdek haliyle, posalı, lifli şekilde tüketmek daha iyi. Normal hazım yapabilen bir insan, çekirdek haliyle tüketebilir. Bazı kişilerde belki gaz yapabilir, ama bu kişilere de keten tohumunun üzerine bir fincan rezene çayı içmelerini öneriyorum ve sorun ortadan kalkıyor. Keten tohumunun bilinen ciddi bir yan etkisi yok" diyor. Keten tohumunun en büyük etkisi, müshil, yani bağırsakları çalıştırıcı olması. Uzmanlar özellikle de kabızlık sorunu olan kişilere keten tohumunu öneriyorlar. Genellikle tohumların tüketildiğini, ancak son yıllarda keten tohumu yağının da yaygınlaşmaya başladığını belirten Saraç, "Keten tohumu yağı bağırsakları çalıştırırcı, temizleyici ve iç organların yüzeylerini rahatlatıcı olarak kullanılıyor. Ayrıca cildi yumuşatıyor ve öksürüğe karşı iyi geliyor. Kolay bozulan bir şey değil. Yani herhangi bir kavanozda uzun süre saklanabilir. Ayrıca ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıkları nda gargara olarak da kullanılabilir. Öksürükte, gıcıkta, ses kısıklığında ve de gastrit gibi mide sorunlarında da olumlu etkisi var" diyor. Keten tohumunun ciddi miktarda B12 vitamini içerdiğini de sözlerine ekleyen Saraç, özellikle vejetaryenlerin keten tohumu alımına dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Saraç, "Son yıllarda dünyada vejetaryenlik çok arttı. Vejetaryenlerin en çok dikkat etmesi gereken konular ise kansızlık açısından demir, çinko ve B12 vitamini. Demir ve çinko doğadaki pek çok bitkide var. Ama hayvanlar ve hayvansal protein dışında B12'nin yüksek oranda bulunduğu tek gıda keten tohumu. Dolayısıyla keten tohumu, özellikle vejetaryenler için Vitamin B12 açısından çok gerekiyor."
Her gün 1 çorba kaşığı keten tohumu yeterli olabilir. Keten tohumu aynı zamanda Omega-3 yağ asitlerinden de çok zengin. Omega-3 de hayvansal kaynak dışında özellikle keten tohumu, semizotu ve fındıkta bulunuyor. Omega-3, özellikle kalp krizine, pek çok damar hastalıklarına, bazı bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, bazı cilt hastalıklarına karşı korunmak için gerekli. Somon balığındaki kadar Omega-3 var keten tohumunda. Son yıllarda keten tohumu, östrojene benzer maddeler içerdiği, menopoza bağlı şikâyetleri azalttığı için de tüketilmeye başlandı. Ancak uzmanlar, menopoz dönemi şikâyetlerini gidermek için sadece keten tohumuna değil, bir hekime de başvurulması ve doktor kontrolünde olunması gerektiğini vurguluyorlar.
Keten tohumuyla genç kalın
Anti-aging, dünyada ve Türkiye'de de gittikçe yaygınlaşmaya başladı. İnsanlar 'genç yaşlanmak', zayıf kalmak, formunu korumak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. İşte uzmanlara göre, keten tohumunun burada da olumlu etkileri var. Keten tohumunun yaşlanmayı geciktirdiği belirten Saraç, "Keten tohumundaki Omega-3, Vitamin B12 ve lifler, hücreleri genç tutarak yaşlanmayı geciktiriyorlar. Zayıflatıcı özelliği de var bu tohumların. Keten tohumu hem kabızlık oluşmasına engel oluyor hem de çok lifli olduğu için de suyla, sütle ya da başka sıvılarla şişerek tokluk hissi de sağlıyor. Ancak aşırı miktarda alınırsa, sonuçta bunda da yağ ve vitamin olduğu için zayıflatıcı etkisi olmaz. Ama 1 veya 1 buçuk çorba kaşığı keten tohumu, günlük tüketim açısından yeterli" diyor. Keten tohumunun yararlarının pek bilinmediğine, dolayısıyla insanların bunu pek fazla tüketmediklerine değiniyor uzmanlar. Oysa Türkiye'nin her köşesinde bulunan bu minik tohumlar, hem sağlığa hem de ekonomik olduklarından keseye de hitap ediyorlar.
Keten tohumunun yararları
Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir
Bağırsakları yumuşatır, kabızlığa karşı iyi gelir
Kemikleri güçlendirir. Özellikle menopoz döneminde yararlıdır
Bağışıklık sistemini güçlendirir
Menopoza bağlı şikâyetleri hafifletir
Kalp-damar hastalıklarından korur
Kolesterol, şeker seviyesini dengeler
Yüksek tansiyonu düşürür
Romatizmal hastalıkları önler
Sinir sistemini güçlendirir
Hafızayı güçlendirir
Konsantrasyon bozukluğuna karşı iyi gelir
Yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir
Haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar
Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır
Nasırlarda kompres olarak kullanılır
Solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar
Ruhsal bozukluklara karşı iyi gelir
Öksürüğü giderir
Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıkları nda gargara olarak kullanılır
Lifleri sanayide, özellikle dokumacılıkta kullanılır
OMEGA-3 ( N-3 ) yağ asitleri içeren besinlerin sağlığımız açısından önemini belgeleyen araştırma sonuçları arttıkça, beslenme uzmanları, doktorlar ve tüketicilerin, balık yağı ve keten tohumuna ilgileri arttı. Bu ürünlere yönelişin artmasındaki diğer önemli unsur da, vücudumuzun üretemediği N-3 yağ asitlerinin, mutlaka dışarıdan besin yoluyla alınmasının gerekliliği.
Keten tohumu yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri, düşük oranda doymuş yağ asidi, yüksek oranda lifle birlikte bol miktarda potasyum, az miktarlarda ise magnezyum, demir, bakır, çinko ve çeşitli vitaminler içerir. 100 gr. keten yağı 13.4 mg. E vitamini, 100 gr. keten tohumu ise yaklaşık 450 kcal. içerir daha uygun sanki. Keten tohumunun amino asit profili soya ununa benzer özellikler gösterir. İçerdiği N-3 yağ asiti oranı, (Omega-6 nın yaklaşık dört katıdır) çözünebilir ve çözünemez liflerce zenginliği ve bir çeşit bitkisel östrojen olan lignanların en zengin kaynağı olması nedeniyle keten tohumu beslenme uzmanları tarafından sıklıkla önerilir. Lignanlar, hormonlara bağlı kanser türlerinde (göğüs, prostat vb.) seks hormonlarına müdahale ederek kansere karşı koruma yapar; tümör hücrelerinin büyümesini engeller. Keten tohumunda bulunan lignanlar birer doğal SERM'dir (östrojeni seçerek alan modülatörler); östrojen kullanımının zararlarından korurken tüm diğer olumlu etkilerinden de yararlanmayı sağlarlar. Örneğin; östrojenin kemiklerde bağlantı kurup büyümeyi sağlamasına izin verirken; hasar verebileceği göğüs ve rahim içi gibi hassas bölgelere girmesine izin vermezler. Fazladan bir hücre büyümesi olmadığında kanser riski azalır. Keten tohumu 100 gramda toplam 240.6 mg. bitkisel östrojen içerirken, birçok diğer gıda maddesinde bu 100 gramda 17 mg.'ı geçmez.
İçerdiği lifin yaklaşık olacak üçte ikisi suda çözünemeyen, geri kalanıysa çözünen lif özelliğini taşır.
Suda çözünmeyen lifler dışkı yoğunluğunu arttırarak, bağırsak geçiş zamanını azaltarak kabızlığı önleyici, bağırsakları yumuşatıcı etki yaparlar.
Keten tohumunda bulunan suda çözünür lifler (mucilage zamkı/sakızı) kan şekeri seviyesini korur, kolesterol seviyesini düşürürler. Beslenmedeki yüksek lif miktarının kanser önleyici etkileri de söz konusudur.
Beslenmede ideal yağ asidi dengesini sağlamak için, ana yağımızı tekli doymamış yağ asidi oranı yüksek soğuk sıkım zeytinyağı olarak seçmeli, doymuş ve trans yağları (hidrojene) minimuma indirmeli, tahıla - ekmeğe bağlılığımızı düşürmeli, bol bol yeşil yapraklı gıdalar tüketmeli ve mutfağımızı keten tohumuyla takviye etmeliyiz.
Keten tohumu içerdiği alfa-linolenik asit (N-3 yağ asitlerinin en önemli üyesi) açısından besinlerin en zenginidir. Alfa-linolenik asitin bir kısmı, vücutta uzun zincir N-3 yağ asitleri EPA ve DHA ya dönüşürler ki bunlar iyi kolesterolü yükseltir, yüksek tansiyonda düşürücü etki yapar, kanın pıhtılaşma eğilimini azaltır, plazma trigliserid düzeyini, aritmi riskini azaltır. Dolayısı ile alfa-linolenik asitin koroner kalp hastalığı riskini azalttığı tespit edilmiştir. Keten tohumu üzerine yapılan araştırmalar, düzenli keten tohumu kullanımının dolayısı ile alfa linolenik yağ tüketiminin, arterioskılerozun (damar sertliği) gelişmesini önleyebileceğini, iltihabi hastalıklarda olmalı ve oto bağışıklık rahatsızlıkları nda etkili olabileceğini göstermektedir. N-3 dengeli beslenmenin kanseri engelleyici özellikleri de tespit edilmiştir. Yağ asitleri dengesinin N-6, doymuş yağ asitleri ve trans yağlar tarafına kayması sadece daha az N-3 tüketmemiz anlamına gelmemekte aynı zamanda bu yağlar, alfa-linolenik yağ asitinin uzun zincir N-3 yağ asitlerine dönüşmesi engelleyerekte vücudumuz N-3 yağ asitlerinden gerekli faydayı sağlamasını engellemiş olurlar.
Keten tohumunu doğal ürün dükkanlarından veya aktarlardan temin edebilirsiniz. Tazeliğini anlamak için çimlenip çimlenmediğine bakabilirsiniz, eğer çimlenmiyorsa aldığınız yere iade ediniz. Keten tohumları sert olduğundan dikkatli bir çiğnemede bile yeterince öğütülemeyebilirler, bu da yeterince sindirilmeden vücuttan atılmalarına sebep olur. Öğütülmüş keten tohumunun sindirimi çok daha kolaydır. Keten tohumlarını öğüterek yersek onun şifalı özelliklerinden daha fazla faydalanabiliriz. Keten tohumunu öğütmek için karabiber veya kahve el değirmenleri ya da bu tip tohumları öğütmek için özel olarak üretilmiş elektrikli öğütücüler kullanılabilir (ülkemizde bulunmaktadır) . Keten tohumu oda sıcaklığında bir yıl tazeliğini korur. Öğütülmüş keten tohumu ise 30 gün boyunca hava geçirmez kapaklı bir kavanozda buzdolabında saklanabilir.
Batıda fırıncılık sektörü tüketicinin talebini karşılamak üzere karışık tahıl ekmeklerine öğütülmüş keten tohumu ekleme yoluna gitmiştir.
Öğütülmüş keten tohumu ayrıca hazır karışımlarda (kekler vb), dondurulmuş hamur işlerinde ve hazır eritilerek servis yapılan ürünlerle gıda endüstrisine girmiştir. Ayrıca tavuklara keten tohumu yedirilerek elde edilen N-3 çe zenginleştirilmiş yumurtalar da vardır.
Sizler de mutfakta keten tohumunu el altında bulundurarak, onu öğütülmüş halde salatalarınıza, yoğurdunuza, müslinize serpebilir, fırında yaptığınız hamur işlerine katabilir, pilavdan çorbalara, tatlılardan tuzlulara her yemeğinizde kullanabilirsiniz.
Günlük 2000 kcal.' ye eşdeğer besin tüketen bir insan için günde 1 çorba kaşığı öğütülmemiş keten tohumu kullanımı N-3 yağ asitleri kullanımı açısından yeterli katkıyı sağlayacaktır.
Yaptığınız hamur işlerinde her bir bardak unun içinden 2 çorba kaşığı un alıp yerine 2 çorba kaşığı öğütülmüş keten tohumu katabilir veya yağca bir değişim yapmak istiyorsanız her 1 ölçü yağ yerine 3 ölçü öğütülmüş keten tohumu katabilirsiniz. Laboratuar çalışmalarında öğütülmüş veya öğütülmemiş tohumların fırında 2 saat boyunca 178 derece sıcaklıkta N-3 yağ asitlerini ve lignanlarını neredeyse hiç yitirmediği tespit edilmiştir. Fakat keten tohumu yağı iyi bir N-3 yağ asiti kaynağı olsa da, tohumdaki lif ve lignanlarını yitirmiştir. Keten tohumu yağının kullanım esnasında ısıya maruz bırakılmaması tavsiye edilmektedir (yemekler piştikten sonra ve salatalarda) .
Geleneksel tedavide kullanımı
Keten tohumu antimantari, antimitoz ve antioksidan özellikler taşır.
Keten tohumlarında bulunan müsilaj, bağırsakta su çekip şişerek,mekanik müshil olarak tesir eder. Ketenin bu etkiyi göstermesi biraz zaman alır fakat tahriş yapmama gibi önemli bir avantaja sahiptir. Yine bu özelliğiyle diğer müshillere nazaran daha uzun süre kullanılabilir. Ayrıca içerdiği yağda müshil yapıcı etkiye destek sağlar.
Eski Mısırlılar zamanından beri bu amaçla kullanıldığı bilinmektedir.
Yine müsilajın yumuşatıcı etkisinden dolayı gastrit, mide ülseri gibi sindirim sistemi tahrişlerinde de kullanılır.
Bu amaç için günde bir kez tercihen yatmadan önce 1-2 çay kaşığı tohum yenir, üzerine 2 bardak su içilir.
Öksürüğe, nezleye, üşütmeye karşı 1 çorba kaşığı keten tohumu 3 fincan suda 10 dakika kaynatılır; 3-5 dakika bekletilip süzüldükten sonra içilir.
Bu çayın buharı burundan teneffüs edilir.
Akciğer hastalıkları ve zatürede 80 gr. keten tohumu 40 gr. rezene tohumuna karıştırılarak az sıcak suda lapa yapılır ve iki tülbent arasına konarak göğse ve sırta yerleştirilir.
Çıban, gece yanığı ve eziklerin iyileştirilmesinde 80 gr. keten tohumu ile 40 gr ebegümeci lapası yapılarak yaranın üzerine konur.
Böbrek ağrısı ve kramplarda iki çay kaşığı keten tohumu 6 fincan suda 10 dakika kaynatılıp, 5 dakika bekletilip süzülür.
KETEN TOHUMUNU HAYATINIZA SOKUN
10 bin yıldır gıda olarak da kullanılan keten bitkisi, etkili bir gençlik, sağlık ve güzellik kaynağı
Keten tohumunu hayatınıza sokun
Keten tohumunda yok yok; Kolesterol düşürücü, felç, kanser, unutkanlık önleyici, bağırsak çalıştırıcı ve temizleyici etkisi bunlardan birkaçı. Uzmanlar, sıvı şeklinde, salataların üzerine serpiştirilerek veya günde bir çorba kaşığı şeklinde tüketmeyi öneriyor.
Sağlık açısından pek çok yararı var keten tohumunun. Yüksek oranda lif, Omega-3, Omega-6 yağ asitleri, protein, B12 vitamini, mineral ve amino asit içeren keten tohumu, özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlar, fazla kilolar, yüksek kolesterol, yüksek kan şekeri, kemik zayıflığı, kalp-damar sağlığı, romatizmal hastalıklar, bazı deri hastalıkları, yaralar, solunum yolu rahatsızlıkları üzerinde olumlu etki yapıyor. Anadolu'nun hemen hemen her yerinde yetişmesine rağmen, aslında keten tohumunun, layık olduğu ilgiyi pek de göremediğini söyleyebiliriz. Hatta Türkiye'de birçok doktor bile keten tohumunun şifa dağıttığından habersiz. Oysa, günde bir çorba kaşığı keten tohumu sayesinde pek çok hastalıktan uzak durmak mümkün...
Şifa kaynağı
Latince adı 'Linum Usitatissimum' ile keten, dünyada tarımı yapılan ilk ürünler arasında yer alıyor. Sadece dokumacılıkta, kumaş yapımında değil, yaklaşık 10.000 yıldır gıda olarak da kullanılıyor keten bitkisi. Vatanının Mısır olduğu düşünülüyor. Çünkü milattan en az 5000 yıl önce Mısırlılar keten bitkisini, mumyaları sarmak için yetiştirmeye başlamışlar. Ancak artık Türkiye ve Hindistan dahil, tüm dünyada yetişiyor. Uzmanlara göre sağlık açısından ketenin özellikle tohumlarından ve yağından yararlanmak gerekiyor. Keten tohumunun yararlarından söz eden Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüsnü Can Başer, keten tohumunun özellikle mide-bağırsak sistemindeki sorunlara karşı iyi geldiğini ve içerdiği yüksek oranda Omega-3 yağ asitleri sayesinde, adeta bir şifa kaynağı olduğunu söylüyor. Ayrıca Anadolu Üniversitesi Tıbbi ve Aromatik Bitki ve İlaç Araştırma Merkezi (TBAM) kurucusu ve eski müdürü olan Başer, "Keten tohumunun, ayrıca kolon kanserini önleyici etkileri hayvan deneylerinde de gösterilmiştir. Keten tohumu içeren gıda takviyeleriyle kandaki kolesterol seviyesinde de düşme gözlenmiştir. Klinik çalışmalarda keten tohumu destekli gıdaların kanser ve lupus nephritis gibi hastalıklarda olumlu etki yarattığı gözlenmiştir. Keten tohumu, kalp-damar hastalıklarını da önler. Ayrıca eklem romatizmasındaki yararlı etkilerinin keten tohumunda yüksek oranda bulunan linolenik asit ve sekoizolarisirezino l'den ileri geldiği sanılmaktadır" diyor. Uzmanlar, keten tohumunu mutlaka yaşamımıza dahil etmemiz gerektiğini vurguluyorlar. Bunun en önemli nedenlerinden biri de Omega-3 yağ asitleri. Keten tohumunun, adeta bir somon balığı kadar Omega-3 içerdiğini belirten uzmanlar, bu yağların özellikle kalp sağlığı açısından vazgeçilmez olduğunu belirtiyorlar. Prof. Başer, "Keten tohumu uzun zincirli Omega-3 yağ asitlerine dönüşen alfa-linolenik asitçe (ALA) zengindir. Balık yağları gibi, bu yağ asitlerinin eksikliğini gidermek amacıyla bitkisel bir kaynak tercih edenler için gıda takviyesi olarak kullanılabilir. Optimum ALA miktarı günde bir veya iki tatlı kaşığı (2-9 g) keten yağı alınmasıyla temin edilebilir. Tohum içinde yağ iki yıl süreyle muhafaza olur. Yağ elde edildikten sonra dikkatle saklanmalı, raf ömrü etiketine yazılmalı, ısı ve ışıktan korunmalıdır. Yağı dondurarak saklamak en iyi yoldur" diyor. Hem dövülmüş keten tohumu hem de keten tohumu yağının, çeşitli kronik hastalıkların tedavisinde, özellikle de kalp rahatsızlıkları nın önlenmesinde ve hormona bağlı kanserlerden korunmada ümit vaat ettiğini belirten Başer, keten tohumunun normal diyetin parçası olarak gıda maddelerine katılarak rahatlıkla kullanılabileceğ ini söylüyor. Başer, "Güvenirliğinin yüksekliği ve başka ilaçlarla etkileşmemesi nedeniyle ideal bir gıda bütünleştiricidir" diyor.
Zayıflatıcı özelliği de var
Keten tohumunu özellikle kadınlar için cazip kılan en önemli özelliği ise, zayıflatıcı özelliğe sahip olması. Tokluk hissi uyandırarak kişinin daha az yemek yemesine yol açıyor. Zayıflatıcı özelliği, aslında içerdiği Omega-3 yağ asitlerinden kaynaklanıyor. Tıpkı balık gibi etkisi var keten tohumunun. Keten tohumu, somon balığı kadar Omega-3 yağı içeriyor. Günde 1 yemek kaşığı alındığında ayda ortalama 4-5 kilo verilebilir. Ancak tabii ki bu, kişiden kişiye ve bünyeden bünyeye de değişir. Bir uzmana danışmak çok önemli. Nedense 'doğal' gıdaların veya bitkilerin zararsız olduğuna inanılır Türk toplumunda. Oysa bir bitki de bilinçsiz kullanıldığında sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Suyun bile fazlası zarar. Keten tohumunu da dozunu kaçırarak tüketirseniz, bağırsaklar fazla yumuşar ve vücut aşırı su kaybeder. Dolayısıyla aşırı kilo kaybı olur. İdeali günde bir yemek kaşığı. Ama kilo sorununa göre alınması gereken dozaj değişebilir. Aslında bu dozajı insanlar kendileri de ayarlayabilirler. Bağırsaklar fazla yumuşamayacak şekilde kullanılırsa dozu kaçırılmamış olur.
Bilinen ciddi bir yan etkisi yok
Susama benzeyen, ancak kahverengi olan, parlak bir madde keten tohumu. Özellikle gıda sanayisinde, başta ekmekler, kurabiyeler, börekler olmak üzere pek çok unlu mamullere katılarak da kullanılıyor. Keten tohumunu yağ, tohum, ya da öğütülmüş toz şeklinde kullanmak mümkün. Doğal Tıp Derneği Başkanı Dr. Ender Saraç, "Amaca göre kullanım şekli değişir. Bazen kabuklu, bazen de kabuksuz tüketmek gerekebilir. Yeterince posalı, lifli gıda tüketmeyen insanlara bunu öğütmeden vermek daha yararlı. Çekirdek haliyle, posalı, lifli şekilde tüketmek daha iyi. Normal hazım yapabilen bir insan, çekirdek haliyle tüketebilir. Bazı kişilerde belki gaz yapabilir, ama bu kişilere de keten tohumunun üzerine bir fincan rezene çayı içmelerini öneriyorum ve sorun ortadan kalkıyor. Keten tohumunun bilinen ciddi bir yan etkisi yok" diyor. Keten tohumunun en büyük etkisi, müshil, yani bağırsakları çalıştırıcı olması. Uzmanlar özellikle de kabızlık sorunu olan kişilere keten tohumunu öneriyorlar. Genellikle tohumların tüketildiğini, ancak son yıllarda keten tohumu yağının da yaygınlaşmaya başladığını belirten Saraç, "Keten tohumu yağı bağırsakları çalıştırırcı, temizleyici ve iç organların yüzeylerini rahatlatıcı olarak kullanılıyor. Ayrıca cildi yumuşatıyor ve öksürüğe karşı iyi geliyor. Kolay bozulan bir şey değil. Yani herhangi bir kavanozda uzun süre saklanabilir. Ayrıca ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıkları nda gargara olarak da kullanılabilir. Öksürükte, gıcıkta, ses kısıklığında ve de gastrit gibi mide sorunlarında da olumlu etkisi var" diyor. Keten tohumunun ciddi miktarda B12 vitamini içerdiğini de sözlerine ekleyen Saraç, özellikle vejetaryenlerin keten tohumu alımına dikkat etmeleri gerektiğini vurguluyor. Saraç, "Son yıllarda dünyada vejetaryenlik çok arttı. Vejetaryenlerin en çok dikkat etmesi gereken konular ise kansızlık açısından demir, çinko ve B12 vitamini. Demir ve çinko doğadaki pek çok bitkide var. Ama hayvanlar ve hayvansal protein dışında B12'nin yüksek oranda bulunduğu tek gıda keten tohumu. Dolayısıyla keten tohumu, özellikle vejetaryenler için Vitamin B12 açısından çok gerekiyor."
Her gün 1 çorba kaşığı keten tohumu yeterli olabilir. Keten tohumu aynı zamanda Omega-3 yağ asitlerinden de çok zengin. Omega-3 de hayvansal kaynak dışında özellikle keten tohumu, semizotu ve fındıkta bulunuyor. Omega-3, özellikle kalp krizine, pek çok damar hastalıklarına, bazı bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, bazı cilt hastalıklarına karşı korunmak için gerekli. Somon balığındaki kadar Omega-3 var keten tohumunda. Son yıllarda keten tohumu, östrojene benzer maddeler içerdiği, menopoza bağlı şikâyetleri azalttığı için de tüketilmeye başlandı. Ancak uzmanlar, menopoz dönemi şikâyetlerini gidermek için sadece keten tohumuna değil, bir hekime de başvurulması ve doktor kontrolünde olunması gerektiğini vurguluyorlar.
Keten tohumuyla genç kalın
Anti-aging, dünyada ve Türkiye'de de gittikçe yaygınlaşmaya başladı. İnsanlar 'genç yaşlanmak', zayıf kalmak, formunu korumak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. İşte uzmanlara göre, keten tohumunun burada da olumlu etkileri var. Keten tohumunun yaşlanmayı geciktirdiği belirten Saraç, "Keten tohumundaki Omega-3, Vitamin B12 ve lifler, hücreleri genç tutarak yaşlanmayı geciktiriyorlar. Zayıflatıcı özelliği de var bu tohumların. Keten tohumu hem kabızlık oluşmasına engel oluyor hem de çok lifli olduğu için de suyla, sütle ya da başka sıvılarla şişerek tokluk hissi de sağlıyor. Ancak aşırı miktarda alınırsa, sonuçta bunda da yağ ve vitamin olduğu için zayıflatıcı etkisi olmaz. Ama 1 veya 1 buçuk çorba kaşığı keten tohumu, günlük tüketim açısından yeterli" diyor. Keten tohumunun yararlarının pek bilinmediğine, dolayısıyla insanların bunu pek fazla tüketmediklerine değiniyor uzmanlar. Oysa Türkiye'nin her köşesinde bulunan bu minik tohumlar, hem sağlığa hem de ekonomik olduklarından keseye de hitap ediyorlar.
Keten tohumunun yararları
Mide-bağırsak sorunlarına karşı iyi gelir
Bağırsakları yumuşatır, kabızlığa karşı iyi gelir
Kemikleri güçlendirir. Özellikle menopoz döneminde yararlıdır
Bağışıklık sistemini güçlendirir
Menopoza bağlı şikâyetleri hafifletir
Kalp-damar hastalıklarından korur
Kolesterol, şeker seviyesini dengeler
Yüksek tansiyonu düşürür
Romatizmal hastalıkları önler
Sinir sistemini güçlendirir
Hafızayı güçlendirir
Konsantrasyon bozukluğuna karşı iyi gelir
Yaşlanmaya bağlı dikkat dağınıklığına karşı iyi gelir
Haricen kullanılarak yaraların çabuk iyileşmesini sağlar
Egzama ve sedef hastalıklarında kullanılır
Nasırlarda kompres olarak kullanılır
Solunum yolu hastalıklarında olumlu etki yapar
Ruhsal bozukluklara karşı iyi gelir
Öksürüğü giderir
Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıkları nda gargara olarak kullanılır
Lifleri sanayide, özellikle dokumacılıkta kullanılır
19 Kasım 2008 Çarşamba
HANGİ HASTALAR ÖZEL HASTANELERDE BEDAVA BAKILACAK?
UMARIM HİÇ BİRİMİZ VE DE YAKINLARIMIZ GEREKSİNİM DUYMAYIZ. ANCAK GENE DE BİR KÖŞEYE NOT ETMEKTE YARAR VAR SANIRIM.
Buradan; öncelikle kanser hastalarını uyarıyorum: Sakın ola ki bundan sonra gittiğiniz özel hastanelerde muayene parası, kan tahlili parası, film parası gibi adlar altında para vermeyin. Çünkü bu tahliller, filmler, doktor muayenelerinin tümü bedavadır.Tekrar ediyorum: Bedava tedavi sadece devlet hastaneleri için geçerli değildir. Özel sağlık kuruluşları da artık para alamazlar.Bizzat yaşadığım bir olayı anlatayım: Bir okurum arayarak dedi ki: 'Eşim meme kanseri tedavisi görüyor. İstanbul'daki ..... isimli hastaneye kontrole götürdük. Çünkü; onkoloğu (kanser doktoru) orada çalışmaya başlamıştı. Burada onkologa muayene oldu ve doktorunun istediği kan tahlillerini bu hastanede yaptırdı: Filmler de orada çakildi. Bu hastane bizden üçte bir oranında dediği 760 YTL para aldı. Halbuki televizyonlarda yer alan haberlerde kanser tedavisinin artık özel hastanelerde de bedava olduğu duyurulmuştu. Bu durumda bize yardımcı olur musunuz?'
SAĞLIK BAKANLIĞI'NA TEŞEKKÜRLER
Bu şikayeti doğrudan doğruya Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a ilettim. Sayın Bakan; hem şaşırdı, hem de üzüldü. Dedi ki: 'Rıza Bey; 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren hiçbir özel hastane, artık kanser tedavisi gören hastalardan para alamaz. Bu konuyu Başbakanımız özellikle takip ediyor ve çok hassas. Sözünü ettiğiniz hasta, faturaları bize yollasın. Ben hemen emir veriyorum. O hastane hakkında soruşturma açtıracağım ve alınan paraları da hasta sahibine geri verdireceğim.'Gerçekten de iki gün içinde o ünlü hastane; hastadan aldığı parayı iade etmek zorunda kaldı. Hastaların veya hasta yakınlarının şunu da bilmesi gerekiyor. Bu hastalıkların muayenesi de bedavadır. Yani; hastalar, doktor ücreti de ödemeyecektir. Yukarıda dile getirdiğim şikayette; onkolog (kanser doktoru) tarafından yapılan muayene; hastane tarafından 'diyabet muayenesi' gibi gösterilerek 350 YTL alınmıştı. Hastane; bu parayı da geri vermek zorunda kaldı. Sanıyorum ki artık İl Sağlık Müdürlükleri hastaneleri daha ciddi biçimde kontrol edeceklerdir. Çünkü özel hastaneler; Bakanlığın aldığı son bedava tedavi kararının kendilerine gelmediğini ileri sürerek hastaları soymaya devam ediyorlar.Buradan Sağlık Bakanı Akdağ'a hastalar adına teşekkür ediyorum. Çünkü; özel hastaneleri daha sıkı kontrol ettireceği sözünü de vermiştir.
HANGİ HASTALIKLAR BEDAVA TEDAVİ EDİLİYOR
Sadece kanser hastaları değil; vatandaşın altından kalkamayacağı kadar masraflı olan diğer tedaviler de artık ücretsiz. Ücretsiz tedavi konusunda Sağlık Bakanlığı'ndan bize verilen bilgi şöyle: 'Sayın Zelyut Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa istinaden çıkarılan ve 1 /Ekim/ 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren en önemli hükümlerden birisi de genel sağlık sigortalısı hastalardan acil ve ciddi sağlık tehtidinin bulunduğu durumlar için sosyal güvenlik kurumu ile sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucuları tarafından ilave ücret talep edilmemesidir. Bu durum acil haller için sosyal güvelik kurumuyla sözleşme yapmamış özel sağlık kuruluşları için de geçerlidir. Zaten kamu hastanelerince eskiden olduğu gibi herhangi bir ilave ücret alınmamaktadır. 1/Ekim/2008 tarihinden önce özel sağlık hizmet sunucuları diledikleri kadar ilave ücret alabilmekteydiler. Aşağıda yer alan liste ilave ücret alınamayacak ciddi sağlık tehditlerinin bulunduğu durumlardır.
1) Acil servislerde sunulan sağlık hizmetleri ile acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri,
2) Yoğun bakım hizmetleri,
3) Yanık tedavisi hizmetleri,
4) Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri),
5) Yenidoğana verilen sağlık hizmetleri,
6) Organ, doku ve hücre nakilleri,
7) Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri,
8) Diyaliz tedavileri,
9) Kardiyovasküler cerrahi işlemleri
NE YAPACAKSINIZ?
Görüldüğü gibi acil servislerde, yoğun bakımda, yanık tedavisinde; kanser tedavisinde, yenidoğanda verilen doğum hizmetlerinde ve doğum anomalilerindeki cerrahi işlemlerde, organ ve doku nakillerinde, diyalizde ve kardiyovasküler cerrahi uygulamalarında vatandaş artık özel hastanelere fark vermeyecektir.Eğer sizden bu hastalıkların teşhisi ve tedavisi için para alınmış ise; makbuzunuzla birlikte şikayetçi olacaksınız. Şikayetinizi de bir dilekçe ile Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü'ne yapacaksınız.Sağlık Bakanlığı diyor ki: 'Sağlık Uygulama Tebliğdeki hükme rağmen ilave ücret alınması durumunda Sosyal Güvenklik Kurumu'nca özel sağlık kuruluşuna sözleşme iptali ve para cezaları uygulanacaktır. Sözleşmeye aykırı durumun tespiti açısından, vatandaşımız kendi adına sosyal güvenlik kurumunca özel sağlık kuruşuşlarına ödenen bedellerin dışında her ne ad altında olursa olsun kendi cebinden bir ödeme yapması durumunda, bu ödeme için faturasını detayları ile talep etmelidir. Ayrıca sözleşmeye aykırı durumların tespiti açısından Sosya Güvenlik Kurumunca gerekli denetimler kuşkusuz sürekli yapılacaktır.'Okurlarıma tavsiyem şudur: Bu yazıyı lütfen, bu tür hastası olan insanlara iletin ki bazı açıkgöz hastane işleticilerinin haksız kazançları önlenebilsin
Buradan; öncelikle kanser hastalarını uyarıyorum: Sakın ola ki bundan sonra gittiğiniz özel hastanelerde muayene parası, kan tahlili parası, film parası gibi adlar altında para vermeyin. Çünkü bu tahliller, filmler, doktor muayenelerinin tümü bedavadır.Tekrar ediyorum: Bedava tedavi sadece devlet hastaneleri için geçerli değildir. Özel sağlık kuruluşları da artık para alamazlar.Bizzat yaşadığım bir olayı anlatayım: Bir okurum arayarak dedi ki: 'Eşim meme kanseri tedavisi görüyor. İstanbul'daki ..... isimli hastaneye kontrole götürdük. Çünkü; onkoloğu (kanser doktoru) orada çalışmaya başlamıştı. Burada onkologa muayene oldu ve doktorunun istediği kan tahlillerini bu hastanede yaptırdı: Filmler de orada çakildi. Bu hastane bizden üçte bir oranında dediği 760 YTL para aldı. Halbuki televizyonlarda yer alan haberlerde kanser tedavisinin artık özel hastanelerde de bedava olduğu duyurulmuştu. Bu durumda bize yardımcı olur musunuz?'
SAĞLIK BAKANLIĞI'NA TEŞEKKÜRLER
Bu şikayeti doğrudan doğruya Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'a ilettim. Sayın Bakan; hem şaşırdı, hem de üzüldü. Dedi ki: 'Rıza Bey; 1 Ekim 2008 tarihinden itibaren hiçbir özel hastane, artık kanser tedavisi gören hastalardan para alamaz. Bu konuyu Başbakanımız özellikle takip ediyor ve çok hassas. Sözünü ettiğiniz hasta, faturaları bize yollasın. Ben hemen emir veriyorum. O hastane hakkında soruşturma açtıracağım ve alınan paraları da hasta sahibine geri verdireceğim.'Gerçekten de iki gün içinde o ünlü hastane; hastadan aldığı parayı iade etmek zorunda kaldı. Hastaların veya hasta yakınlarının şunu da bilmesi gerekiyor. Bu hastalıkların muayenesi de bedavadır. Yani; hastalar, doktor ücreti de ödemeyecektir. Yukarıda dile getirdiğim şikayette; onkolog (kanser doktoru) tarafından yapılan muayene; hastane tarafından 'diyabet muayenesi' gibi gösterilerek 350 YTL alınmıştı. Hastane; bu parayı da geri vermek zorunda kaldı. Sanıyorum ki artık İl Sağlık Müdürlükleri hastaneleri daha ciddi biçimde kontrol edeceklerdir. Çünkü özel hastaneler; Bakanlığın aldığı son bedava tedavi kararının kendilerine gelmediğini ileri sürerek hastaları soymaya devam ediyorlar.Buradan Sağlık Bakanı Akdağ'a hastalar adına teşekkür ediyorum. Çünkü; özel hastaneleri daha sıkı kontrol ettireceği sözünü de vermiştir.
HANGİ HASTALIKLAR BEDAVA TEDAVİ EDİLİYOR
Sadece kanser hastaları değil; vatandaşın altından kalkamayacağı kadar masraflı olan diğer tedaviler de artık ücretsiz. Ücretsiz tedavi konusunda Sağlık Bakanlığı'ndan bize verilen bilgi şöyle: 'Sayın Zelyut Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa istinaden çıkarılan ve 1 /Ekim/ 2008 tarihinden itibaren yürürlüğe giren en önemli hükümlerden birisi de genel sağlık sigortalısı hastalardan acil ve ciddi sağlık tehtidinin bulunduğu durumlar için sosyal güvenlik kurumu ile sözleşmeli özel sağlık hizmet sunucuları tarafından ilave ücret talep edilmemesidir. Bu durum acil haller için sosyal güvelik kurumuyla sözleşme yapmamış özel sağlık kuruluşları için de geçerlidir. Zaten kamu hastanelerince eskiden olduğu gibi herhangi bir ilave ücret alınmamaktadır. 1/Ekim/2008 tarihinden önce özel sağlık hizmet sunucuları diledikleri kadar ilave ücret alabilmekteydiler. Aşağıda yer alan liste ilave ücret alınamayacak ciddi sağlık tehditlerinin bulunduğu durumlardır.
1) Acil servislerde sunulan sağlık hizmetleri ile acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri,
2) Yoğun bakım hizmetleri,
3) Yanık tedavisi hizmetleri,
4) Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri),
5) Yenidoğana verilen sağlık hizmetleri,
6) Organ, doku ve hücre nakilleri,
7) Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri,
8) Diyaliz tedavileri,
9) Kardiyovasküler cerrahi işlemleri
NE YAPACAKSINIZ?
Görüldüğü gibi acil servislerde, yoğun bakımda, yanık tedavisinde; kanser tedavisinde, yenidoğanda verilen doğum hizmetlerinde ve doğum anomalilerindeki cerrahi işlemlerde, organ ve doku nakillerinde, diyalizde ve kardiyovasküler cerrahi uygulamalarında vatandaş artık özel hastanelere fark vermeyecektir.Eğer sizden bu hastalıkların teşhisi ve tedavisi için para alınmış ise; makbuzunuzla birlikte şikayetçi olacaksınız. Şikayetinizi de bir dilekçe ile Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü'ne yapacaksınız.Sağlık Bakanlığı diyor ki: 'Sağlık Uygulama Tebliğdeki hükme rağmen ilave ücret alınması durumunda Sosyal Güvenklik Kurumu'nca özel sağlık kuruluşuna sözleşme iptali ve para cezaları uygulanacaktır. Sözleşmeye aykırı durumun tespiti açısından, vatandaşımız kendi adına sosyal güvenlik kurumunca özel sağlık kuruşuşlarına ödenen bedellerin dışında her ne ad altında olursa olsun kendi cebinden bir ödeme yapması durumunda, bu ödeme için faturasını detayları ile talep etmelidir. Ayrıca sözleşmeye aykırı durumların tespiti açısından Sosya Güvenlik Kurumunca gerekli denetimler kuşkusuz sürekli yapılacaktır.'Okurlarıma tavsiyem şudur: Bu yazıyı lütfen, bu tür hastası olan insanlara iletin ki bazı açıkgöz hastane işleticilerinin haksız kazançları önlenebilsin
17 Kasım 2008 Pazartesi
Iliski ve evlilik uzerine
Günümüzde kadın-erkek ilişkilerinin çoğu aşık olma dönemi ile başlıyor. Uzmanlara göre ise bu dönem “görme kusuru” dönemi olarak tanımlanıyor. Partnerler bu dönemde birbirlerinin temel mutluluk kaynağı olduklarını ve neredeyse birbirleri için doğduklarını düşündükleri için, aşık olma dönemi aynı zamanda “hayali ve düşsel birlikteliği” de temsil ediyor. Hatta çiftler öylesine bir beraberlik yaşıyorlar ki, sözcüklere bile ihtiyaç duymuyorlar. İşte tehlike de burada başlıyor. Çünkü ilişki artık sözcük öncesi veya sözcük sonrası dönem olarak ayrılıyor. Bu durumda çiftler arasındaki benzerlikler de konuşulmadığı sürece kalıcı oluyor.Bu tür düşsel bir birliktelik evliliğe kadar gidebiliyor ve evlilik tüm iyi ve kötü sonuçlarına rağmen, hala dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu olarak kabul ediliyor.Evlilikte kadın ve erkek “aşık olduğunuzda konuşmayın, çünkü sözcükler idealize edilmiş birlikteliği olumsuz etkileyip bozabilir” kuralını unutarak, daha çok konuşmaya başlıyor. Bu durumda da sözcükler tehlikeli olmaya, aşkla başlayan “görme kusuru”, evlilik aracılığıyla düzelmeye ve birliktelik tehdit altına girmeye başlıyor. Yıllar geçtikçe aynı eş, mutsuzluğun kendisi haline gelebiliyor.Evlilik ilişkisinin iyi gitmesi, eşlerin ilişkiyi romantik bir rüya gibi algılamaktan vazgeçerek, birbirlerinin bireysel gereksinimleri, beklentileri ve tepkilerini daha gerçekçi bir şekilde görmeleriyle gerçekleşebiliyor.Cinsiyetlerin savaşından kazanılacak çok az şey olduğuna dikkat çeken uzmanlar, erkek ve kadınların genetik farklılıklarla dünyaya geldiğini, bu farklılıkların kültür, gelenekler ve sosyal roller gereği sürekli beslenerek çoğaldığını ve sonuç olarak da bir ilişkideki tarafların farklı beklentiler içine girdiğini söylüyorlar. Çiftlerin bu farklılığı anlaması, eşlerin daha iyi iletişim kurabilmesi için bir gereksinim haline geliyor.Kadın ve erkekler arasındaki temel farklılıklarSosyal ve aile içi roller yönünden bakıldığında kadınlar halen besleyen-bakım veren rollerinde olduklarından, aile üyeleri arasında ve çevreyle düzenli ve anlamlı bağların oluşturulmasında önemli roller üstleniyorlar.Bu durum kadınların “ailenin iyilik hali ve bütünlüğü için daha çok özveride bulunmaları” anlamına geliyor. Erkekler insanlar yerine olayları (iş hayatı, spor, yemek, bilgisayar, otomobil gibi konuları), kadınlar ise bilgi alma ve ilişki kurabilme gibi amaçlarla çevreyle iletişim kurmayı yeğliyor.Yine erkekler bilgi verip detay vermemeyi tercih ederken, kadınlar bilgiden çok duygu ve detay verme eğiliminde. Kadınlar yardım istemeye açık ve yön sormaktan çekinmiyor, erkekler ise sorun çözmekle uğraşırken nadiren yardım isteme ve yön sorma eğilimindeler. Erkekler “yarışma”, kadınlar ise “işbirliği” eğiliminde.
MUKEMMEL ILISKININ SIRLARI
Pek çok insanın öncelikli hayalleri arasında mutlu ve sağlıklı bir birlikteliğe sahip olmak var. Peki bunu başarmanın yöntemleri neler? Yaptığı araştırmalar nedeniyle Ohio Devlet Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi tarafından birçok kez ödüle layık görülen ünlü yazar David Niven mutlu ve sağlıklı bir beraberliğe giden yolda, atılması gereken adımları anlattı.
Ünlü psikolog, yazar ve sosyal bilimci David Niven, son kitabı ’The 100 Simple Secrets of Great Relationships’te (İnsan İlişkilerinin 100 Sırrı) mükemmel bir ilişkiye ulaşmanın sırlarını açıkladı.
Kıyaslama yapmayın
Niven’in mutluluğa ulaşmak isteyenlere kıyaslama yapmaktan kaçınmalarını öneriyor. Hayatımızı başkalarınınkiyle kıyaslamak onu değiştirmez. Ancak yazara göre kendi hayatımız ile ilgili nasıl düşündüğümüzü değiştirir! Nitekim bir arkadaşımızı mükemmel bir ilişkinin keyfini sürerken gördüğümüzde kendi ilişkimizi sorgulamaya başlıyoruz. Sorunlar yaşarken gördüğümüzde da kendi ilişkimizin daha iyi olduğunu düşünüyoruz.Peri masallarına aldanmayın Yazara göre her ne kadar hikayelerde yaşanan büyük aşkları yaşamayı beklemesek de içten içe bunun hayalini kuruyoruz. Niven’a göre yapmamız gereken hayalini kurduğumuz büyüyü partnerimize karşı duyduğunuz sevgide görmek ve masallarda yaşanan şeylerin beklentisi içine girmemek.
Ortak ilgi alanı oluşturun
Günümüzün çoğunu kariyer peşinde koşmak ve gündelik görevlerimizi yerine getirmekle geçiriyoruz. Bu da kişilerin ilişkilerinde ortak ilgi alanları bulmaya çalışmalarını son derece önemli kılıyor. Çünkü ortak ilgi alanları partnerler arasında pozitif bir iletişim ve eğlencenin oluşmasını destekler.
Zihninizi okumasını beklemeyin
Üzücü bir durumda olduğunuzda partnerinizin sıkıntınızı kendiliğinden anlamasını beklemeyin. Karşı taraf zihninizi okuyamaz. Çoğunlukla partnerimize duygularımızı anlatmadan, bizi yalnız bırakmakla itham ediyoruz. Yapmanız gereken, partnerinize hissettiklerinizi anlatmak.
Aceleye gerek yok
Kişilerin evlenmeye ve çocuk doğurmaya karar verdiği yaş dilimi son yüzyılda, her on yılda bir artıyor. Yazara göre bu durumun maddi baskılar ve bağımsızlığını ilan etmek gibi pek çok nedeni var. Acele etmenize gerek yok. Çünkü ilişkiler birinci gelenin ödüllendirildiği birer yarış değil. Kitapta yer alan araştırma, geç yaşta evlenmenin ne hayat, ne de yaşanan ilişki üzerinde negatif etkisi olmadığı kanıtlanıyor.
Mizah duygunuzu geliştirin
Yazara göre bir ilişkide iyi bir mizah anlayışına sahip olmanın ortalama bir günü daha eğlenceli kılmaya ve kötü bir günün yükünü azaltmaya faydası olur. Yazar; bu mizah anlayışının pozitif bir yönü olması gerektiğinin altını çiziyor. Çünkü negatif espriler sadece tansiyonu artırır.
Kaliteli zaman
Eğer birlikte en çok zaman geçirmek istediğimiz insanı bulmuşsak neden onunla mümkün olan en kaliteli zamanı birlikte geçirmeyelim ki! Çünkü ilişkiler birlikte geçirilen zamanın miktarı ile değil kalitesi ile gelişir!
Gelecek önemli
Yazara göre bazı insanlar ilişkilerinin başarılı bir geçmişi varsa o zaman yapılması gereken her şeyin başarılmış olduğunu düşünme yanılgısı içine giriyor. Oysa ilişki geçmişe değil, geleceğe doğru inşa edilir.
Açık olmak şart
Bir ilişkinin mutlu ya da mutsuz olduğunu düşünün. Partnerlerin birbirleri ile nasıl iletişim sağladıkları çok önemli. Yazara göre sağlıklı bir ilişki içerisindeki çiftler, iyi ya da kötü her ne yaşıyorlarsa bunu partnerleri ile paylaşıyor: "Hiçbir şeyi içinizde tutmayın! Çünkü kendi gerçekliğinizi paylaştığınız zaman hayatınızı da paylaşmış olacaksınız ve bu süreçte partneriniz ile aranızda oluşacak olan bağ her şeyin üstesinden gelmenizde size yardımcı olacaktır!"
Onunla arkadaş olun
Biriyle yıllar boyu süren bir araba yolculuğuna çıkacağınızı farz edin! Bu sürede bu kişiye son derece yakın olacaksınız. Dolayısıyla söz konusu kişinin aynı zamanda arkadaşınız olmasını da istersiniz. İlişkiyi sürdüren geçici heyecan ya da zevklerden çok arkadaşlık, karşılıklı saygı, hayranlık ve ilgi olacaktır. Uzun vadeli ilişkiler gelişimlerini ve hayatta kalmalarını sağlam bir arkadaşlık temeline borçludur!
Mutluluğu önce kendinizde arayın
İnsanlar, sevgi dolu ilişkilere ihtiyaç duyar. Hepimiz yakın sosyal ilişkilerden fayda görürüz. Ancak çoğumuz bir ilişkinin bizi tamamlayacağına, hayatımızdaki boşlukları dolduracağına inanırız! Halbuki gerçekte kim olduğunuzla ilgili olarak mutlu değilseniz, bir ilişki bu durumu değiştirmeyecektir! Bu, sağlıklı bir ilişki sürdürmenizi de zorlaştıracaktır!
Paranın önemi azalır
Hayalimizdeki partner varlıklı biri olabilir. Ancak varlıklı kişi ile bir ilişki yaşamaya başladıktan sonra paranın önemi ilişkinizi değerlendirirken etkisiz bir hale gelecektir! Kitapta yer alan araştırma sonucuna göre, sadece gelirin veri olarak alındığı bir ilişkinin başarısı ile ilgili bir tahmin yapmak imkansız! Çünkü servet bir ilişkinin uzunluğu ve tatminlik derecesi üzerinde bağlantısız!
Onu önemseyin
Fikir, zevk ve tercihlerinizin mükemmel bir uyumla buluştuğu bir ilişkiyi ne yazık ki yaşayamayacaksınız! Niven; bu boş fanteziyi tercih etmemenizde de ısrarcı... Zıtlıkların daima ilişkiyi canlı tuttuğunu, rehavet hissinden uzaklaştırdığını ve birey olarak gelişimi artırdığını savunuyor. İlişkinizdeki zor zamanlarda sizin için en önemli olanın ne olduğunu karşı tarafa göstermelisiniz! Farklılıklara rağmen ona değer verdiğinizi göstermeniz; sağlıklı bir ilişkinin temelini oluşturur.
Sorgulamayı bırakın
Çoğumuz birlikte olduğumuz kişinin geçmişini merak ederiz. Özellikle ciddi ilişkilerini. Uzun vadede endişe, kıyaslama ve eninde sonunda kavga ortamı yaratacaktır. Siz; birlikte olduğunuz kişinin geçmişteki partnerleri ile bir yarışma içerisinde değilsiniz.
Kendinize inanın
İlişki bir ihtiyaç değildir. Özde; sağlığınız ve mutluluğunuz için bir ilişkiye ihtiyacınız yok. Yaşadığınız ilişki belki de hayatınızın önemli bir kısmını teşkil edebilir, ama siz hayatta kalmak ve gelişmek için gerekli olanlara zaten sahipsiniz! İçinde bulunduğunuz durum her ne olursa olsun; kendinize inanın ve önce tek başınıza ayakta durabildiğiniz gerçeğini kabul edin.
Çevrenizdekilerin fikirlerini dinlemeyin
Önemli bir karar vermemiz gerektiğinde genellikle ikinci bir görüş alırız! Niven; bu eğilimi kesinlikle desteklemiyor. İki kişinin oluşturduğu dünyayı, aradaki iletişim ya da elektriğin seyrini üçüncü kişilerin asla çözümleyemeyeceğini vurguluyor ve ilginç saptamalarda bulunuyor: "Birincisi; hiç kimse sizin gerçekten neye ihtiyaç duyduğunuzu ve neye değer verdiğinizi sizden iyi değerlendiremez. İkincisi insanlar başkalarının ilişkileri konusunda kendi ilişkilerine nazaran daha olumsuzdur. Kısacası akıl danıştığınız kişiler; ilişkinizdeki negatif yönleri görmeye pozitif yönleri görmekten daha meyillidir!"
Korkuya yenik düşmeyin
Kendi ayakları üzerinde duran, ne istediğini bilen bir kadın olmanıza rağmen; benliğinizi doğru şekilde yansıtmanız kimi zaman mümkün olmayabilir. Fobiler ilişkileri olumsuz yönde etkileyebilen nedenler arasında. O gerçekte nasıl biri, geçmişte yaşadıklarımızın yine yaşayacak mısınız, sizden nasıl bir birliktelik bekliyor, bencil mi, sorumsuz mu? Bu gibi sorular; her kadının hayatının bir döneminde zihnine üşüşebilir. Oysa; olumsuz bir durum ile karşılaşacağınızda ilişkinizi sorgulamaktan vazgeçmeniz gerekiyor. İşlerinizi eve getirmeyin İş gününüz sona erdiğinde işiniz tamamıyla ofiste kalmalı. Zihninizden de silinmeli! Kitapta yer alan bir araştırma sonucuna göre; çalışmaya ya da iş düşünmeye neredeyse hiç ara vermeyen işkoliklerin diğer kişilere oranla özel yaşamlarından memnun olduklarını söylememelerinin üç kat daha olası bir durum olduğu belirtiliyor.
Acılarınızı unutmalısınız!
Kırıldınız ve sonra sizden özür dilendi. Çok acı çektiniz ama karşı tarafı affetmeye karar verdiniz! Ancak içinizdeki acı hemen ortadan kaybolmuyor ve hissettiğiniz bu acının travmasını içinizde taşıyorsunuz. Ama bu acıyı geride bırakabilmeyi öğrenmelisiniz! Çünkü acıyı içinizde tutmanız, yaranın taze kalmasına neden olur.
Mükemmeli aramayı bırakın
Günümüzde mutsuz birlikteliklerin belki de en büyük nedeni; ’Daha mükemmelini yaşayabilirim’ düşüncesinden kaynaklanıyor. Sağlıklı ve tatmin edici ilişki daima mevcuttur ya da yaratılabilir! ’Mükemmel ilişki’ diye bir kavram asla var olmamıştır. Bu nedenle; Her konuda sizinle hemfikir olan ya da her an sizi mutlu edebilecek biri ile karşılaşmayı ısrarla beklemek yerine; sizi en fazla tatmin eden ilişkiyi yeşertmeyi denemelisiniz.
15 Kasım 2008 Cumartesi
KISKANCLIK
İkili ilişkilerde en büyük sorun kıskançlık
İkili ilişkilerde tamamen güvenle ilişkili olan kuşkular bir çok çiftin hayatını karartıyor. Aldatmanın bu kadar çok konuşulduğu çağımızda kimi zaman "acaba ben de aldatılıyor muyum?" demek hastalık değil ama bu acabaların dozu kaçırılıyorsa sorunlar başlıyor.
Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygu durumu. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendisini yetersiz hissetmeye başlıyor ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna düşüyor. Sayar kıskançlığı bu kadar kısaca tanımladıktan sonra çok açık ve net bir şekilde düşüncelerini şöyle ifade ediyor: "Kıskançlık elindekini kaybetme korsusudur. Bu durum özellikle sevgi ilişkilerinde, terk edilme korkusu şeklinde baş gösteriyor çünkü aşk ilişkisinde insan karşısındakini yüceltiyor, eksiğini görmüyor ve bundan dolayı kendisini de tamamlanmış hissediyor. Hatta geçmişinden gelen tüm örselenmişliklerini burada tedavi etmeye çabalıyor. Fakat birden bu bütünlüğe karşı bir tehdit hissettiğinde, örneğin sevdiği insanın ilgisinin birine yöneldiğini ya da yöneleceğini gördüğünde, bir anda o kadar da mükemmel olmadığını, hata kusurlu bile olduğunu düşünüyor ve ilişkideki büyü bozuluyor."İşte bozulan bu büyü, ilişkinin rotasını birden kıskançlığa, ürküntüye, kaybetme korkusuna, yenilmişliğe, hırslara ve kimi zaman da cinnete çeviriyor. Kıskançlığın pençesine düşen kadın ya da erkek o andan itibaren ne yazık ki, mantıklı düşünmeyi başaramıyor.
Kıskançlık ve evlilikKonumuz aşkta kıskançlık olduğu için bu sorunun daha çok evliliklerde yaşandığı da bilindiği için Prof. Dr. Psikiyatr Nevzat Tarhan, az miktarda kıskançlık duygusunun evlilikte tutkal etkisi yaptığını, hatta eşleri bir arada tutmak, evlilik bağlarını güçlendirmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor. Ancak hemen şu yorumu eklemeden edemiyor. "Yalnız şunun üzerinde durmak gerekebilir: İlişkiyi diri tutan, kişileri birbirine bağlayan az miktarda kıskançlık duygusu doğal olmakla beraber, çok ciddi olarak bir ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı taşınıyorsa bu hem kıskanan kişiye hem de ilişkiye zarar verir. Yoğun bir şekilde kıskançlığın yaşandığı evlilikler kıskanan için de kıskanılan için de çekilmez hale gelir. Her şeyden önce yersiz yere kıskanılan kişi kendisini kapana kısılmış gibi hisseder. Kıskanan ise zaten en büyük zararı kendisine verir. Çözümsüz kalan kıskançlık olayları da evliliğin temelini sarsar."
Aşırı kıskançlık
Tarhan, aşırı kıskançlığı örneklerle anlatıyor. "Kıskançlık duygusunun öyle örneklerine rastlıyoruz ki; sabah evden giderken açılıp açılmadığını kontrol etmek için perdeleri işaretleyenler, eve gelince banyoyu, sabunu kontrol edenler, eşlerini kapıcı ile dahi konuşturmayanlar gibi hezeyan derecesinde kıskançlık hisseden insanlar var. Bu bir hastalıktır ve ilaç tedavisi gerekir."
Kıskançlığı önlemek için çareler
Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre; İlişkinin getireceği tehditleri göğüsleyebilmek için aşkın olgunlaşması gerekiyor. Ayrıca hemen hepimiz, geçmişin yaralarını taşıyoruz ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişteki yaralarımızın neler olduğunu iyi tanıyıp onları bugüne taşımamak lazım.Örneğin, babasıyla ilişkisinde örselenmiş bir ilişki yaşayan kadın eşiyle de bunu yaşarsa sorun çıkar. Mesela baba evi terk edip gitmişse, kadın evliliği içinde eşinin en ufak bir bağımsızlık çabasını tehdit olarak algılar ve gidecek sanır.Prof Dr. Nevzat Tarhan'a göre ise kıskanan kişi şunları yapmalı:* Bazı kıskanç eşler, eşlerini eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçimde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.
* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.
* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da arttırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.
* Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın
İkili ilişkilerde tamamen güvenle ilişkili olan kuşkular bir çok çiftin hayatını karartıyor. Aldatmanın bu kadar çok konuşulduğu çağımızda kimi zaman "acaba ben de aldatılıyor muyum?" demek hastalık değil ama bu acabaların dozu kaçırılıyorsa sorunlar başlıyor.
Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygu durumu. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendisini yetersiz hissetmeye başlıyor ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna düşüyor. Sayar kıskançlığı bu kadar kısaca tanımladıktan sonra çok açık ve net bir şekilde düşüncelerini şöyle ifade ediyor: "Kıskançlık elindekini kaybetme korsusudur. Bu durum özellikle sevgi ilişkilerinde, terk edilme korkusu şeklinde baş gösteriyor çünkü aşk ilişkisinde insan karşısındakini yüceltiyor, eksiğini görmüyor ve bundan dolayı kendisini de tamamlanmış hissediyor. Hatta geçmişinden gelen tüm örselenmişliklerini burada tedavi etmeye çabalıyor. Fakat birden bu bütünlüğe karşı bir tehdit hissettiğinde, örneğin sevdiği insanın ilgisinin birine yöneldiğini ya da yöneleceğini gördüğünde, bir anda o kadar da mükemmel olmadığını, hata kusurlu bile olduğunu düşünüyor ve ilişkideki büyü bozuluyor."İşte bozulan bu büyü, ilişkinin rotasını birden kıskançlığa, ürküntüye, kaybetme korkusuna, yenilmişliğe, hırslara ve kimi zaman da cinnete çeviriyor. Kıskançlığın pençesine düşen kadın ya da erkek o andan itibaren ne yazık ki, mantıklı düşünmeyi başaramıyor.
Kıskançlık ve evlilikKonumuz aşkta kıskançlık olduğu için bu sorunun daha çok evliliklerde yaşandığı da bilindiği için Prof. Dr. Psikiyatr Nevzat Tarhan, az miktarda kıskançlık duygusunun evlilikte tutkal etkisi yaptığını, hatta eşleri bir arada tutmak, evlilik bağlarını güçlendirmek açısından da yararlı olduğunu belirtiyor. Ancak hemen şu yorumu eklemeden edemiyor. "Yalnız şunun üzerinde durmak gerekebilir: İlişkiyi diri tutan, kişileri birbirine bağlayan az miktarda kıskançlık duygusu doğal olmakla beraber, çok ciddi olarak bir ilgiden, sevgiden yoksun kalma kaygısı taşınıyorsa bu hem kıskanan kişiye hem de ilişkiye zarar verir. Yoğun bir şekilde kıskançlığın yaşandığı evlilikler kıskanan için de kıskanılan için de çekilmez hale gelir. Her şeyden önce yersiz yere kıskanılan kişi kendisini kapana kısılmış gibi hisseder. Kıskanan ise zaten en büyük zararı kendisine verir. Çözümsüz kalan kıskançlık olayları da evliliğin temelini sarsar."
Aşırı kıskançlık
Tarhan, aşırı kıskançlığı örneklerle anlatıyor. "Kıskançlık duygusunun öyle örneklerine rastlıyoruz ki; sabah evden giderken açılıp açılmadığını kontrol etmek için perdeleri işaretleyenler, eve gelince banyoyu, sabunu kontrol edenler, eşlerini kapıcı ile dahi konuşturmayanlar gibi hezeyan derecesinde kıskançlık hisseden insanlar var. Bu bir hastalıktır ve ilaç tedavisi gerekir."
Kıskançlığı önlemek için çareler
Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre; İlişkinin getireceği tehditleri göğüsleyebilmek için aşkın olgunlaşması gerekiyor. Ayrıca hemen hepimiz, geçmişin yaralarını taşıyoruz ve onları bugünün ilişkisinde iyileştirmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişteki yaralarımızın neler olduğunu iyi tanıyıp onları bugüne taşımamak lazım.Örneğin, babasıyla ilişkisinde örselenmiş bir ilişki yaşayan kadın eşiyle de bunu yaşarsa sorun çıkar. Mesela baba evi terk edip gitmişse, kadın evliliği içinde eşinin en ufak bir bağımsızlık çabasını tehdit olarak algılar ve gidecek sanır.Prof Dr. Nevzat Tarhan'a göre ise kıskanan kişi şunları yapmalı:* Bazı kıskanç eşler, eşlerini eve bağlı tutmak için tehdit yolunu kullanır. Halbuki sadakat, tehditle değil ancak sevgiyle sağlanır. Eşini baskı altında tutmaya çalışmak, her hareketini takip etmek, aşırı şüpheci davranmak, kıskançlığı öfke biçimde yansıtmak karşı tarafı daha çok uzaklaştırır.
* Olumsuz duygularla baş etmenin yolu, onların yerini olumlu duygularla doldurmaktır. Kişi sevdiği insana sevgiyle yaklaştıkça karşısındaki de ona aynı şekilde yaklaşacak ve belki de kıskançlığı doğuran nedenler ortadan kalkacaktır.
* Güven duygusunu zayıflatan en önemli etken açık iletişimin olmamasıdır. Birbirlerine dolaylı, imalı mesajlar veren, kinayeli konuşan insanlar farkında olmadan düzeltmek istedikleri yanlışı daha da arttırırlar. Sorunların büyümemesi için kesinlikle açık iletişim şarttır.
* Kıskandığınız insanın sizi sevdiğini ve sevilecek kadar olumlu bir insan olduğunuzu unutmayın
Google Goruntulu chati baslatti
Degerli arkadaslar,
Google mail hesabinizdan veya Gtalk'tan goruntulu chat hizmetini baslatti. Boylece bundan sonra baglantilarinizla chat yaparken ayni anda onlari canli olarak izlemek imkani dogmus oluyor. Bu, bir mail hesabindan yani bir tarayici sayfasindan ilk kez gerceklesiyor.
Peki bundan faydalanmak icin ne yapmamiz gerekiyor? Gmail hesabiniza girdikten sonra tarayicinizin ust kisminda New! Video chat yazisina tiklayin. Eklenti indirilerek sisteminize kurulacak ve cok kisa bir sure sonra bu yeni olanaktan yararlanmaya hazir olacaksiniz. Kullanima baslamak icin tarayicinizi yeniden baslatmaniz gerekiyor. Tarayici olarak Explorer 7 ve yukarisi, Firefox 3 veya Google'in yeni tarayicisi Google Chrome tavsiye ediliyor.
Sistemi bilgisayariniza kurduktan sonra kamera ve ses ayarlarini yapmaniz icin ayar sayfasi acilacaktir. Gereken ayarlari yapip kaydedin ve goruntulu sohbete baslayin.
Iyi sorfler.
Google mail hesabinizdan veya Gtalk'tan goruntulu chat hizmetini baslatti. Boylece bundan sonra baglantilarinizla chat yaparken ayni anda onlari canli olarak izlemek imkani dogmus oluyor. Bu, bir mail hesabindan yani bir tarayici sayfasindan ilk kez gerceklesiyor.
Peki bundan faydalanmak icin ne yapmamiz gerekiyor? Gmail hesabiniza girdikten sonra tarayicinizin ust kisminda New! Video chat yazisina tiklayin. Eklenti indirilerek sisteminize kurulacak ve cok kisa bir sure sonra bu yeni olanaktan yararlanmaya hazir olacaksiniz. Kullanima baslamak icin tarayicinizi yeniden baslatmaniz gerekiyor. Tarayici olarak Explorer 7 ve yukarisi, Firefox 3 veya Google'in yeni tarayicisi Google Chrome tavsiye ediliyor.
Sistemi bilgisayariniza kurduktan sonra kamera ve ses ayarlarini yapmaniz icin ayar sayfasi acilacaktir. Gereken ayarlari yapip kaydedin ve goruntulu sohbete baslayin.
Iyi sorfler.
8 Kasım 2008 Cumartesi
Türkiye şehirleri haritası, internetteki en yaygın arama sitesi Google'da yayınlanmaya başlandı.
Türkiye şehirleri haritası, internetteki en yaygın arama sitesi Google'da yayınlanmaya başlandı. Türkiye'deki şehir haritalarına http://maps. google.com/ adresinin 'search map' bölümüne aranan şehrin ismi yazılarak erişilebiliyor. İlk etapta 34 büyük şehir, sokaklarından tutun da otel, okul, hastane, eczane, cami, market, taksi durakları ve yerleşim sitelerine varıncaya kadar Google'a girdi. Türk bilişim firması Başarsoft'un karadan adım adım dolaşarak hazırladığı dijital harita, hafta başında sessiz sedasız yayına konuldu. Bunun için 18 ayda, 34 ilde 4 ayrı ekip 550 bin kilometre yol kat etti. Harita, yazılım mühendisleriyle birlikte 20 kişilik ekibin emeğiyle oluştu. Haritayı hazırlayan ekibin giremediği tek mahalle ise Ankara'daki Çinçin oldu. Nöbetçi eczaneyi Google'da ara Dijital haritada cadde üstündeki marketlere varıncaya neredeyse her önemli nokta, yer atlanmadan haritaya işlenmiş. İstanbul'da 4 bin 343 eczane işaretli. Bundan böyle nöbetçi eczaneler, kendisine giden yoldaki bütün sokak ve yakınındaki önemli merkezlerle birlikte Google'da gözükecek. Bir şehirde önemli ne kadar donatı varsa hepsinin yer aldığı haritada işaretli mekân çeşitlerinden bazıları şöyle: Akaryakıt istasyonları, duraklar, otoparklar, dinlenme tesisleri, terminaller, rıhtımlar, okullar, camiler, hastaneler, banka şubeleri, kamu binaları, kütüphaneler, karakollar, adliyeler, belediyeler, hamamlar, oteller, tarihî eserler. Google'da yer alan iller Adana, Ankara, Antalya, Artvin, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Mersin, İstanbul, İzmir, Kastamonu, Kayseri, Kırklareli, Kocaeli, Ordu, Rize, Sakarya, Samsun, Tekirdağ, Trabzon, Uşak, Yozgat, Bayburt, Kırıkkale, Bartın, Yalova ve Karabük. |
1 Kasım 2008 Cumartesi
Cumhuriyet'in 85. yili kutlamalari
Cumhuriyet'in 85. yili Istanbul'da 29 Ekim 2008 gunu saat 18.00 den sonra Bogaz koprusu ile Sarayburnu arasinda isik oyunlari, lazerler ve havai fisek gosterileriyle kutlandi. Kutlama aksam hava karardiktan sonra basladi. Halk bogaz kiyilarindan bu gorkemli gosteriyi seyredebilmek icin onceden yerlerini almisti. Muhtesem isik gosterileri ozel bir ekip tarafindan hazirlanmis, ozel olarak hazirlanmis tekneler de bu gosteriye katilmisti. Gosteri icin 40 ton havai fisek kullanildigi, kutlama maliyetinin ise bir hayli yuksek oldugu soyleniyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)